Kapadokya bölgesi bir ucundan bir ucuna yaklaşık 150 km olan bölgedir. Çokça vakit ayırmamız gereken bir tur planlamak gerekiyor. Ben Kapadokya’ya yakın bir yerde yani Kayseri’de ikamet ettiğim için günü birlik turlar ile seyahat ettim. Öncelikle Kapadokya’da gezemeyeceğimiz birkaç yer ile ilgili bilgi vereceğim.
IHLARA VADİSİ: Ihlara vadisi Kapadokya’nın ana bölgesi olan Avanos-Ürgüp-Göreme’ye yaklaşık 100 km. uzaklıktaki Aksaray’ın Güzelyurt ilçesindedir. Anlayacağınız çok yakın değil. Vadiye inmek için 382 basamak bizleri bekliyor yani imkansız bir gezi. Bundan dolayı Ihlara Vadisini gezi listeme eklemedim.
DERİNKUYU YERALTI ŞEHRİ: 8 katlı ve neredeyse 50 bin kişinin yaşayabileceği Derinkuyu Yeraltı Şehri başta olmak üzere bütün yeraltı şehirleri biz engelliler için imkansız gezilerdir. Bundan dolayı hiçbir zaman yolum yeraltı şehirlerine düşmedi.
Bu 2 ana yerden bahsettikten sonra sıra geldi gezdiğimiz yerlere. Gezilebilecek o kadar çok yer var ki planlamanızı ve rotanızı iyi belirlemeniz gerekiyor.
1. ÇANAK- ÇÖMLEK ATÖLYELERİ
Kızılırmak’ın kırmızı toprağı ve mil karışımıyla elde edilen seramik hamuruyla yapılan çanak çömlekler sayesinde resmen Avanos’a özgü bir sanat ortaya çıkmış. Yıllardır süregelen bu sanat artık yöreye özgü bir kültüre dönüşmüş ve Avanos’ta adım başı çanak çömlek atölyeleri açılmış. Bu atölyeler sadece gezmek ve sanat eserlerine şahit olmak için ya da Kapadokya’dan hediyelik bir şeyler almak için mükemmel yerler. Avanos içinde rahatça turlayabileceğimiz bir şehir düzenindedir.
2. AVANOS ASMA KÖPRÜ
İsimden de anlayacağınız üzere köprünün özelliği siz üzerinde yürüdükçe hafif hafif sallanması! Bu durum kimileri için korkunç kimileri için eğlenceli hissettirebilir. Ancak öyle abartı bir sallanma durumu yok. Köprü sadece yayaların kullanımına açık olduğu için sallana sallana yürüyebilirsiniz. Engelliler için ise herhangi bir sıkıntı teşkil edecek durum yok. Yolunuz Avanos bölgesine düşerse listenizde olmasını tavsiye ederim.
3.PAŞABAĞ- ZELVE
Kapadokya denilince akla ilk gelen Peri bacaları olur. Peri bacası şeklinin oluşum aşamasını en iyi yansıtan örneklere ise Paşabağ Rahipler vadisi ev sahipliği yapıyor. Burası gibi tabii ki bir çok yerde mevcut. Ama biz engellilerin rahatça gezebileceği en iyi Peri bacası bölgesidir. Önceleri Ören yeri durumunda iken 2 yıl önce müze giriş halini alarak daha düzenli bir hal aldı. Ziyaret listenizde kesin olması gereken bir rotadır.
4.ASMALI KONAK
Yıllar öncesinin fenomen dizisi Asmalı Konak’ın çekildiği konak turistlerin rağbet gösterdiği bir yer oldu. Benimde rotamda yer buldu. Konağın yaklaşık 100 metre yakınına kadar aracımızla ulaşabiliyorsunuz ama bundan sonra eski tip taşlı yol ile yani sandalyemizi zıplatan yol türü ile ulaşıyoruz. Giriş birkaç yer mevcut ama engellilere daha uygun olan arka kapı girişidir. Burada da kısa 2.3 adet basamaklı merdiven bulunmaktadır. Üst katlara çıkamadım merdivenlerden dolayı ama giriş katı rahat bir şekilde gezebildim. Kısaca rotanızda olmasa da olur diyeceğim bir yer.
5.ÜÇ GÜZELLER
Kapadokya’nın en çok abartılan yeridir üç güzeller. Diğer rotaların yanında çok sönük kalan bir mevki. Efsane hikayesinden dolayı her turistin rotasında bulunuyor. Biz engelliler için ise çok ilgi ile düzenlenmiş, hiçbir sıkıntı ile karşılaşmayacağımız bir yerdir Üç Güzeller. Girişteki hediyelik eşyaların satıldığı bölgede daha fazla vakit geçirdim.
6. UÇHİSAR KALESİ
Uçhisar Kalesi, Kapadokya’nın her yerinden görülebilen bölgenin en büyük peribacası. “Kalenin zirvesi ise tüm Kapadokya’yı kuşbakışı bu kadar rahat görebileceğiniz en iyi yer olmakla birlikte ve Erciyes Dağı ile Hasan Dağı’nı birlikte görebileceğiniz tek yerdir.” derler ama biz engellilerin çıkamayacağı ve manzarayı izleyemeyeceği bir durumdadır maalesef. Yine de Uçhisar Kalesi girişine kadar ulaşımımızda hiçbir engel karşımıza çıkmayacaktır. Kale içini gezemesekte yakından görmeniz için Uçhisar kalesini rotanıza eklemenizi tavsiye ederim.
7.KIZILÇUKUR VADİSİ
Gün batımı manzarasını izleyebileceğimiz bence en güzel, en keyifli adres: Kızıl çukur vadisi! . Taş renkli peribacalarının aksine kızıl renkli tüf kayalarla dolu. İşte bu kızıl kayalar gün batımında iyice kızıllaşıyor ve gökyüzünün renkleriyle bambaşka bir manzara sunuyor. Biz engellilerde bu manzaranın tadını çıkarabiliriz.
8.AŞIKLAR VADİSİ SEYİR TERASI
Yine gün batımı manzarasını izleyebileceğimiz bir adres. Ama benim gün doğumunda tercih ettiğim rota oldu aşıklar vadisi seyir terası. Yanımıza termos ile çayımızı alıp harika gün doğumu manzarasının tadını çıkarabiliriz. Hele bir de balonların havalandığı bir güne denk gelirseniz unutulmaz bir manzarayla karşılaşabilirsiniz.
9.GÖREME AÇIK HAVA MÜZESİ
Karşımıza birçok engellinin çıkacağı, gezmek için çok zorlanacağımız hatta gezemeyeceğimiz bir açık hava müzesidir.
10.DEVRENT VADİSİ
Ürgüp-Avanos yolu üzerinde bulunan Devrent vadisi, Peri bacalarına ev sahipliği yapıyor. Biz engellilerin seyir olarak görebileceğimiz bir yerdir. Rotamız üzerinde olduğu için mola verip manzaraya bir göz atabilirsiniz.
Şuana kadar gezip size bilgi verebildiğim rotalar bu kadar. Aslında bahsetmediğim şehir merkezleri kaldı; Ürgüp, Uçhisar, Göreme, Çavuşin… Zaten yolunuz buralardan geçeceği için bahsetmeye gerek duymadım. Bütün şehirlerde mola vereceğinizden eminim.
Restoran bakımından çoğu asansörsüz durumda nedeni de Kapadokya ambiyansı dışına çıkılamadığından. Benim tercih ettiğim Restoran ise Uçhisar’da House Of Memories oldu. Tavsiye ederim. Yazın yeni bir Kapadokya turu yapacağım ve bu yeni yerleri görmek için istagramdan beni takip etmeyi unutmayın arkadaşlar (barbarosharunsahin
Engelliler için Konya – Antalya (Barbaros Harun Şahin )
Yazarlarımız arasına Barbaros Harun Şahin katıldı. İlk gezi notu aşağıda yer almaktadır. Hoş geldin diyor, yeni gezi notlarını bekliyoruz. Öncelikle kendisini tanıyalım.
1990 yılında Yozgat Boğazlıyan ilçesinde doğdum. İlköğretim ve Liseyi Kayseri’de okudum. Eskişehir Anadolu Üniversitesi kamu yönetimi bölümünden mezun olduktan sonra girdiğim ekps ile Milli Eğitim bakanlığına memur olarak atandım. Halada aynı görevi sürdürüyorum. Her insan engelli adayıdır sözü benim için 14 yaşında adaylıktan engellilik durumuna dönüştü. Yaşadığım Transvers miyelit hastalığı ile 2004 yılından sonra hayatıma engelli olarak devam ediyorum. Hayattaki en büyük hobim Seyahat etmek ve yeni yerler keşfetmek.
Engelliler için Konya – Antalya (Barbaros Harun Şahin )
2021 yılının haziran ayında 1 gecesi Konya’da 4 gecesi de Alanya’da olmak üzere 5 gece 6 gün bir tatil serüvenim oldu.
KONYA
Konya’da ilk olarak uğradığım yer Konya Tropikal Kelebek bahçesi oldu. Yapılan bu suni yaşam alanı gerçekten görülmeye değer. Giriş – çıkış , iç dizaynı ve diğer ayrıntılar her şeyiyle biz engellilere uygun düzenlenmiş durumdadır. Rahatlıkla ziyaret edeceğimiz bir yer. Diğer bir gezi rotamız ise Mevlana Müzesi oldu. Girişte Tek basamaklı bir engel olabilecek bir yer var ama yardımla geçebileceğimiz bir düzeyde. Yine iç havludan bina girişinde de aynı engelden var ve yine yardımla geçebiliriz. Geri kalan bölgelerde rahatlıkla gezimizi yapabiliyoruz Mevlana müzesinde. Konya’da o geceyi yeni yapılan Mevlana öğretmen evinde geçirdim. Yeni yapılan bu öğretmen evinde rampa eğimi olsun oda dizaynı olsun her şeyiyle biz engellilere uygun durumda. Kesinlikle orada konaklamanızı tavsiye ederim.
ANTALYA
Antalya tatilime sizlere öncelikle konakladığım otelle ilgili bilgiler vereyim. Granada Luxury Okurcalar oteli Alanya’da bulunuyor. Otelde engelli odaları bulunmakta ve genişliği ile lavabo- tuvaletinin düzeniyle rahat edeceğimiz bir düzeydedir. Otel içinde her bölgesi bizlere uygun durumdadır. Havuza girebilmek için engelli sandalyesi diye ekipman var ve onunla rahatlıkla girebiliyoruz. Tek eksi puan verdiğim noktası ise sahile iniş yerindeki engelli rampası biraz dik yapılmış. Çalışanların yardımıyla inebildim sahile.
1.GÜN – Manavgat şelalesi
İlk dışarı gezimi Manavgat şelalesine yaptım. Aslında fazla abartılan bir yer. Belki de buradan daha iyi yerler gördüğümden de bana öyle gelmiş olabilir. Biz engellilere çok uygun olan bir düzeni var. Her bölgesini düz bir alanda olduğu için rahatlıkla dolaştım. Sadece fotoğraf çekiminde daha iyi çıksın diye kardeşimin yardımıyla 8-10 basamaklı bir merdivenden iniş yaptım.
2.GÜN – Tazı Kanyonu ve Köprülü Kanyon
Bu gezimizde bizi uzun sürecek bir yol bekliyordu. Manavgat- Side merkeze 60 km uzaklıkta ama yol çok virajlı olduğu için 1 saat 30 dakika sürüyor. İlk olarak Köprülü Kanyona ulaştım. Aracınızı durdurup köprülü Kanyonun tam girişinde inebilirsiniz. Sizi burada çok güzel bir doğa bekleyecek. Yaklaşık 100 metre uzaklığında ve hafif dik yokuşlu yolla beraber ileride sizleri Bot ve rafting turları bekliyor olacak. Biz engellilere Bot turu yaptırdıkları söylediler. Zaman kısıtlığından dolayı ben yapamadım. İnşallah aramızdan birisi yapar ve deneyimini burada yazar. Köprülü kanyondan çıktıktan 15 dk sonra tazı kanyonuna ulaştık. Aracımızla Yaklaşık 200 metre yakınına kadar geldik. Geri kalan 200 metre ise kayalıklı engebeli bir patika yoldu. Kardeşim ve kuzenimin yardımıyla bu 200 metrelik patika yolu 15 dakikada geçtik. Verdiğimiz bu uğraş sonucunda muhteşem bir manzarayla karşılaştık. Uçurumun en kenarına varamasak ta görmemiz gereken o manzarayı görebildim. İmkanınız olursa hepinize orayı tavsiye ediyorum.
3.GÜN – Alanya Kalesi
Gezimin en kısa ve en sıkıntısız gezisi Alanya Kalesi oldu. Yüksekten hem Akdeniz hem de Alanya manzarasını izleyebileceğimiz bir mekandır Alanya Kalesi. Kalenin içi her bölgesi engelli rampaları ile yapılı durumdadır. Rampaların çoğunluğunun da eğimi uygun durumdaydı.
4.GÜN – Side Antik Kenti ve Apollon Tapınağı
Bu gezi ise yolculuğu kısa ama gezilecek yerin ayrıntısından dolayı 3.4 saat süren bir tur oldu. Antik Tiyatrosu olsun, Apollon Tapınağı olsun, Müzesi olsun, sokakları olsun her şeyiyle biz engellilere uygun durumdadır. Antalya’ya yolunuz düştüğünde rotanızda bulunması gereken bir tarihi yerdir.
Haziran ayındaki Antalya turu çok memnun olduğum bir tatil oldu. Diğer yazılarımda ise yine farklı bir Antalya turundan, Bodrum turundan, Çanakkale turundan, Bursa turundan, Eskişehir turundan bahsedeceğim. Diğer yazılarımda görüşmek dileğiyle.
(Sitemize yeni bir yazar eklendi, Murat Öz. Bu engelli genç arkadaşımız başarılı bir Milli okçu ve Ülkemizde büyük gelişme gösteren bu spor dalında yeni okçular yetiştiren genç bir antrenör. Aşağıdaki notlarından da okuyacağınız gibi, gezdiği yerler ve engelliye uygun kaldığı mekanlar hakkında çok yararlı bilgiler paylaştı. Gezmeyi seven bu yeni yazarımızın Ülkemizde nerdeyse gitmediği ve gezmediği şehir kalmadı. Bundan böyle de gezi notlarını bizimle paylaşacak. Hoş geldin Murat Öz.)
KARAMAN
Şehir merkezinde Polisevinde (0338 212 47 26) konakladım. Rampası biraz dik olmakla birlikte konaklama için uygun bir yerdi. Banyosunda 3 cm lik bir eşik bulunmaktaydı. Gezmek için yine şehir merkezinde vakit geçirdik, tekerlekli sandalye için kaldırımları pek uygun olmayan bir şehir. Ama yine de sokaklarında gezmek ve tarihi yerlerini gezmek güzeldi. Fırın kebabını yemenizi tavsiye ederim.
MERSİN
Şehir merkezine yaklaşık 3 km olan Mersin 67. Şube DSİ Misafirhanesinde (0324 341 15 00) konakladık. Tekerlekli sandalyeye uygun bir yerdi. Şehir merkezi ve gezilecek yerlerin çoğu tekerlekli sandalyeye uygundu. Gelişmiş bir şehir, adeta İstanbul u aratmayan bir güzellikte. Özellikle liman bölgesinde vakit geçirecek çok olanak var. Tantuni yemenizi tavsiye ederim.
ADANA
Şehir merkezine yaklaşık 5 km olan DSİ Yeni Baraj Misafirhanesinde (0322 459 05 90) konakladım. Tertemiz ve barajın dibinde harika bir manzarası olan bir yerdi. Kesinlikle tavsiye ederim. Şehir merkezinde gezilebilecek bir çok yer var. Sabancı camii bölgesi geniş, güzel ve uygun. Ciğer kebap ve Adana kebap yemeden dönmeyin. Muzlu süt içmeyi de unutmayın.
HATAY
Şehir merkezine 3 km mesafede olan DSİ misafirhanesinde (0326 214 40 00) konakladım. Engelliye uygun ve temiz bir yerdi. Özellikle çalışanları çok yardımcı oldular. Merkez mükemmel, gezilecek bir çok yer var ve her yerde künefeciler bulunuyor. Tatmadan dönmeyin sakın. Harbiye Şelalesinde Hatay tava yemenizi de tavsiye ederim, fakat buraya muhakkak araçla gitmeniz lazım.
GAZİANTEP
Tam merkezde bulunan öğretmenevinde (0342 231 31 10) konakladım. Girişteki rampası inanılmaz dik, 2 kişi olmadan çıkmak mümkün değil. Fakat temiz biryerdi. Merkeze yakın olması avantaj tabiki. Merkezde gezilecek yerler genelde rampada bulunduğu için yanınızda birinin bulunması faydanıza olacaktır. Baklava konusunda antep’in üzerine tanımıyorum. Bu konuda oldukça iyiler.
MARDİN
Eski mardin’e 3 km mesafede olan Büyük Mardin Otelinde konakladım. Engelliye uygun fakat temizliği iyi olmayan bir oteldi. Mardin’de engelliye uygun biryer bulmak mümkün değil, eski mardin yokuşta ve merdivenli bir yer. Aynı zamada yollar da Arnavut kaldırımı olduğu için sandalyeye pek uygun değil. Ama giderseniz kaburga dolması yemenizi ve bol bol badem şekeri yemenizi tavsiye ederim. Burada hem gündüzünü hem de akşamını görmenizi tavsiye ederim. Midyat a da uğradım ve burası mardin merkeze nazaran bizim için daha ulaşılabilir geldi bana.
DİYARBAKIR
Merkeze 5 km mesafede olan Dicle Üniversitesi Konuk Evi 2 de konakladım, üniversite kampüsünün içinde mükemmel doğanın içinde, sakin, temiz ve uygun bir yer. Herhangi bir sorun yaşamadım. Merkez’de tarihi yerlerde, caddelerinde sandalye ile rahat dolaştım. Ufak tefek engeller vardı ama, yanınızda biri ile rahatlıkla gezebilirsiniz. Ciğer yemenizi ve burma kadayıf yemenizi kesinlikle tavsiye ederim.
ADIYAMAN
Merkeze 2 km mesafede Polisevi (0416 225 04 71) engelli için uygun. Merkez ve kale etrafı dolaşılabilir. Adıyaman’ın özel kıyma kebabını yemenizi tavsiye ederim. Sonrasında da tabi ki çiğköfte yemeyi unutmayın.
KAHRAMANMARAŞ
Merkeze 3 km mesafede bulunan öğretmenevinde (0344 225 55 80) konakladım. Engelliye çok uygun, temiz, rahat ve konforlu bir yerdi. Kesinlikle tavsiye ederim. Kalesine araçla çıkılabilir ama mekanlara ulaşabilirsiniz. Merkez rahat dolaşılabilir. Dondurma yemeden ve kuzu pirzola yemeden dönmeyin.
Kendi aracımla yaptığım Marmaris seyahatinden tuttuğum kısa notları ve resimleri sizlerle paylaşmak istiyorum.AkyakaÖncelikle Akyaka uğrayın. Kalacak uygun tesisi bulma şansınız çok az. Şehir içi yollar tekerlekli sandalye için uygun değil. Bu nedenle burada uzun bir tatil yapma şansımız çok zor. Bayağı bir güçlüğü göze almalısınız. Görmek için günü birlik bir gezi planlayabilirsiniz. Zaten ülkemizin birçok tatil beldesi de ayni durumda. Burada sadece sahilde tekerlekli sandalyenizle gezebilir ve uygun bir yerde yemek yiyebilirsiniz.Yemek için sizlerle resimlerini paylaştığım tesise gidebilirsiniz. Azmak deresinin doğduğu yerde bulunan bu lokantada da ilgimi çeken tekerlekli sandalye için yapılmış bulunan rampalar. İstanbul’da bir çok markalı tesiste bile bulunmayan bu düzenlemeler gerçekten ilginçti. Düşünün ne hallerdeyiz, engelli düzenlemesini yapan bir tesis bulunca şaşırıyoruz. Aslında bunun tam tersi olması lazım. Servis pek iyi değil ama manzaralar nefis. Rahatça girip yemek yiyebilirsiniz.
MarmarisBu kısa gezimizde Poseidon Otel’de kaldık. Tesis tekerlekli sandalyeye uygun. Mevsim başı itibariylede fiyatları uygundu. Küçük olsada açık ve kapalı havuzu var. Havuza girmek için herhangibir yardımcı aparat yok. (hangi tesiste var ki ?) Engelli odası var ama fazla bir şey beklemeyin. Sadece engelliye uygun lavabosu var o kadar. Ama banyo kapısı ortalama tekerlekli sandalyenin girişine uygun.Bu otelde ilgimi çeken resimlerini sizlerle paylaştığım deniz rampası. Tekerlekli sandalye için rastladığım en kullanışlı denize girme aparatı diyebilirim. Keşke tüm otellerde ve plajlarda olsa. Bununla rahatça denize girebilirsiniz. Tekerlekli sandalye için düşünülmemiş belki ama sonuçta uygun ve kullanışlı bir denize girme aracı olmuş. Umarım maliyeti de fazla olmayan bu aparatı tüm turistik tesislerde ve halk plajlarında kullanılır.
Marmaris’in sahil şeridi tekerlekli sandalye için çok uygun. Boydan boya rahatça gezebilirsiniz. Tekerlekli sandalye girişine uygun gezi tekneleri ile deniz gezisi yapabilirsiniz. Hatta denize bile girmeniz mümkün. Sahil boyunda engelli araçları için yer ayrılmış ama her yerde olduğu gibi korumasız. Bu tip yerlere park eden araçlara ceza yazılmadığı sürece bu işgaller önlenemez. Sonuç olarak engelli birisinin Marmaris’te tatil yapması mümkün. Önemli derecede yol almış bu konuda Marmaris.Bu gezi sırasında günü birlik gittiğim iki yeride, edindiğim izlenimlerim kadar sizlerle paylaşmak istiyorum Selimiye
Burası hızla gelişmekte olan bir mahalle. Sahilinde bile tekerlekli sandalye ile gezmek bayağı zor. Yollar ve kaldırımların büyük bir kısmı düzenlenmemiş. Refakatçinizi de sizi de yorabilir. Belli saatlerde araç sokulmayan sahil şeridine , şöyle bir tur atmak için izin istediğimiz görevli, yolların daha yoğunlaşmadığı bir saatte olduğumuz için bize izin verdi. Gerek araç ile ve gerekse, yolları kapatan esnafın sayesinde araçla gidemediğimiz yerleri sandalyemiz ile dolaştık.
Güzel bir mekan ama Marmaris’e yakın olmadığından mutlaka gidin denilecek bir yer değil. Kalınacak önemli bir tesis yok, mevcutlarda bize uygun değil. Ayrıca deniz girmek için bir rampa bulunmamakta. Yolu göze alıp gitmeyi düşünürseniz, sadece günü birlik gezmek için gidebilirsiniz. Sahilde bir kafede biranızı içebilirsinizde. İkinci defa gittiğimizde (3 yıl aradan sonra) buranın da doğallığını kaybettiğini gözlemledik. Buraların kaderi bu maalesef.
Bozburun
Yola çıkmışken, yani Selimiye ye kadar gelmişken biraz daha gayret edip Boz buruna gitmemek olmaz. Selimiye için dediklerimizi burada da aynen söyleyebiliriz.. Sahil boyunca bir tur atıp, bir mekanda kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bir kaç otele baktık ama tekerlekli sandalye ye uygun bir yer bulamadık. Denize girmek için rampada göremedik.Yani burayı da gezecekseniz günü birlik bir plan yapın. Selimiye, Boz burun ve yollardaki köyleri gezmeye bir gün ayırın. Göreceğiniz güzellikler yorgunluğa değer.
Şehir genelde meyilli bir yerleşime sahip, ancak sahil şeridinde rahatça gezebiliriniz. Bilhassa geceleri yapın gezinizi .Işıl ışıl bir sahil şeridi sizi bekliyor. Tabi dondurmacı Tekin Ustayadan dondurma yemeyi ihmal etmeyin.(reklam değildir 🙂 )
Hastane altı plajında denize girebilirsiniz. Gerekli düzenleme yapılmış. Şehir içindeki diğer plajlarda bu imkan yok. Ümit ederim ki kısa sürede bu plajlara da gerekli düzenlemeler yapılır. Yapılmakla da kalmaz bunların denetim ve bakımları da iyi bir şekilde yapılır. (Bkn.Aşağıda Hayıtbükü plajında yaşananlar.)
Olumsuzluklara gelince maalesef Datça’da engelliye uygun otel bulmak çok zor. Zira oteller genellikle butik tarzında ve bunlarda da engelli odası anlayışı ve bilinci yok. Ama bu durum sadece buraya özgü değil ,tüm ülke genelinde olan bir durum.Ben uygun tam olmasa da engelli oteli Mesudiye de bulabildim. Datça’ya 14 km. Yolları bol virajlı olduğundan Datça’ya gidip- gelmek epey yorucu oldu. Burada denize girmek için iki koy var. Hayıt bükü ve Ova bükü.Gelmeden önce yaptığım araştırmalar doğrultusunda, engelli için rampa bulunan Hayıt bükü plajını tercih ettik. Ama bu durum bir gün sürdü. İkinci gün rampa (dalga nedeniyle sanırım) darmadağın olmuş, rampanın yarısı denizin içinde durmaktaydı. Orada bulunan levhadan aradığım Muğla belediyedeki yetkili, “haftada bir gün geldiklerini, zaten Eylül 15 tarihi itibariyle bu rampaların kaldırılacağını” söyledi. Bir hizmet veriyorsunuz güzel, ama bu hizmeti tam verin. Bir hafta beklememiz mümkün değil. Tamam haftada bir normal denetimi yapın ama böyle durumlarda acil müdahale yapılması şart. Ben bu rampaya güvenip,uzun yollardan geleyim, ama geldiğimde kullanılmaz halde bulayım. İkaz ettiğimde de ise böyle bir yanıtı alayım. Kusura bakmasınlar ama bu kabul edilebilir bir durum değil. Bu arada engellilerin maddi durumları nedeniyle genelde sezon sonlarını tercih ettikleri göz önünde bulundurularak, hizmet bitim tarihini Eylül ayı sonuna kadar uzatılmesi yerinde olacaktır. (Bu sorunları belirten yazımızı Muğla Belediyesine gönderdim, hemen döndüler. Benden gerekli bilgileri aldılar. Düzeltme yolunda çalışacaklarını söylediler. Böyle bir ilgi beklemiyordum, Gerçekten olumlu bir davranış sergilediler. Teşekkür ederim)
Buraya daha önce de gelmiştim. Geçen süre içinde olumlu yönde gelişmeler yaşandığını görmemek mümkün değil. Datça’da faaliyette olan “ENGELİM OLMAYIN DERNEĞİ” sayesinde (Bknz: “Datça Engelim olmayın Derneği” yazımız) birçok sorun halledilmiş ve halledilme yolunda. Artık plajlarında denize girmek mümkün. Dilerim Belediye ve bilhassa esnaf ve de en önemlisi Datça halkı gereken desteği verir de Dernek Başkanı Dilek hanımın şikayet ettiği olumsuzluklar ortadan kalkar. Datça’ya da bu yakışır.
ESKİ DATÇA
Daha önceki gezilerimde görme fırsatım olmayan Eski Datça’yı bu defa sınırlı da olsa gezme imkanım oldu. Eski Datça levhasını takip edip geldiğiniz noktada üçretsiz otopark bulunmakta. Mahalleye girişin sağlandığı Sokak araçlara kapatılmış. Ancak oradan mahalleye girmek tekerlekli sandalye ile imkansız. Araç ile girişe de kesinlikle izin verilmiyor. Sokağın durumunu bilemediğimden bu konuda yorum yapamayacağım.
Ancak oradaki görevlinin verdiği tarifle mahallenin diğer bir giriş noktasına ulaştık. Aracımızı park edip bir sokaktan giriş yaptık. Resimlerde de görüldüğü gibi yollar taş döşeli olduğundan tekerlekli sandalye için sorunlu. Zaten genelde meyilli olduğundan fazla gezme imkanımız olmadı.Bir,iki sokakla sınırlı olan gezimizde genel bir intiba edilmesi fazla mümkün olmadı. Sineklibakkalın önünde resim çektirdim ama Can Yücel’in evinin kapısına kadar bile gidemedim. Her zaman diyorum, gezileriniz de yanınızda güçlü bir refakatçi olması şart. Ya da akülü sandalyeniz olması. Ağırlığı nedeniyle benim akülü sandalyeyi yanımda götürme şansım olamıyor.
Ama Datça’ya gelmişken şartları zorlayarak burayı da gezi planınıza ekleyin. Ama gene dediğim gibi bilhassa engelli olarak seyahatlerinizi yoğun olan aylar dışında planlayın. Yoksa aracınızı bile park edecek yer bulamasınız.
Datça’ya 33 km uzaklıkta bulunan Knidos, yarımadanın en uç noktasında, Akdeniz ve Ege’nin birleştiği Tekir Burnu’nda konumlanmış, antik dünyanın en önemli metropollerinden biridir.
Kuruluşu MÖ 13. yüzyıllara uzanan kent MÖ 4. yüzyıldan itibaren sanat, kültür, sağlık ve dini merkez olarak ünlenmiştir. Ayrıca geliştirdiği ekolüyle bir tıp merkezi olan Knidos birçok bilim insanına da ev sahipliği yapmıştır. Bu kişilerden Mimar Sostratos İskenderiye Deniz Feneri’nin mimarı oluşuyla ünlenirken, Knidoslular tarafından satın alınan Çıplak Aphrodite heykeliyle de Praxiteles en ünlü heykeltıraşlar arasına girmiştir. Yine Knidoslu öğreti diye bilinen tedavi yöntemini Euryphon ve öğrencileri geliştirmiştir. Buranın batılı ülkeler tarafından nasıl yağmalandığı ayrı bir konu.
Antik dönemde olduğu gibi günümüzde de mavi yolculuğun uğrak noktalarından olan Knidos, masmavi denizi ve hemen karşısında yamaca yayılan antik kalıntılarıyla ziyaretçilere görsel bir şölen sunar. Günümüzde ziyaretçilerine uzun bir gezi parkuru sunan kentte, Yuvarlak Tapınak, Dionysos Stoası ve Tapınağı, Apollon tapınağı, Bolukrates Çeşmesi ve ziyaretçileri ilk karşılayan yaklaşık beş bin kapasiteli küçük tiyatrosu başlıca görülecek kalıntılardır.
Kalıntıları gezmek tekerlekli sandalye ile biraz zor. bu nedenle tüm antik kenti gezme imkanım olmadı. Ancak genel olarak güzel bir gezi oldu.
Dik bir yokuşla inilen Knidos’a tekerlekli sandalye ile inmek mümkün ama çıkmak için ayni şeyi söyleyemem. Bende aracımı park ettikten sonra bu kadar yol gelmişken hiç olmasa yukarıdan şehri göreyim dedim. Ancak engelli olduğumu gören yetkili bizim aracımız ile aşağıya inmemize izin vereceğini söyledi. Eşim arabayı alıp gelirken ben de tekrar indibindi yapmamak için, sandalye ile aşağıya indim. Tehlikeli bir iniş oldu.
Belirttim gibi özel bir yol olmadığından tüm mekanı gezemedim. Yanınızda güçlü biri olursa rahatlıkla gezersiniz. Girişte benden ve refakatçi olan eşimden ücret alınmadı. Ayrıca aracıda aşağıya indirdiğimizden dönüşte zorluk yaşamadık.Datça’ya gelmişken ve antik kalıntılara merakınız varsa burayı da görmenizi özellikle tavsiye ederim.
“GELEN AĞLAR,GİDEN AĞLAR” DERLERMİŞ URFA İÇİN…ÖNCE “NEREYE GELDİM BEN” SONRA DA “NASIL AYRILIRIM BURADAN” DİYE AĞLARLARMIŞ. Gezi rotamızda bu defa ‘Peygamberler şehri’ olarak nitelendirilen Şanlıurfa’dayız. Ayni zamanda “efsaneler şehri” olarak tanımlanan bu kadim şehir yeme içme konusunda Gaziantep ile yarışmaktadır. Şanlıurfa, insanlık tarihinin en önemli yerleşim yerlerinden bir tanesi. Cilalı Taş Devrinden beri burada insanlar yaşamaktadır. Daha da önemlisi, bundan 12 bin yıl önce, Dünya’nın bilinen en eski tapınağı olan Göbeklitepe’nin de bulunduğu yerdir. ( Bakınız: (https://engelsizseyyah.com/2019/03/4023/)) Bugüne kadar burada Sümerler’den tutun da, Bizans’a kadar pek çok uygarlık görülmüştür. 1094 yılında Büyük Selçuklu, 1516 yılında da Osmanlı hakimiyetine girmiştir. 1. Dünya Savaşında önce İngiliz, sonra da Fransız yönetimine giren şehir, Cumhuriyet sonrasında 1924’te il olmuştur. Gezme yeri fazla olduğundan 3 gün kalmamıza rağmen bazı yerleri görme şansımız olmadı. Ama sizde en az 3 gün ayırın ve aşağıda belirttiğim yerleri mutlaka görün. (Pazartesi müzeler kapalı aman unutmayın) Ben uçakla geldim ve araç kiralayarak bu gezimi yaptım. Bu gezi için araç şart. Zira Urfa dışına da çıkmanız gerek. Otel olarak engelli odası olan Dedeman Oteli tercih ettim.Bir de Urfa’da yapılması gerekenlerden olan sıra gecesine katılamadım. Zira hafta içinde gittiğimden ve hafta içinde sıra geçesi olmadığından veya olan yerler merdivenli olduğundan bu etkinliği yapamadık.Şehrin insanları çok yardımcı oldular. Nerede yardım gerekse biz daha talep etmeden bir kaç kişi (erkek,kadın) hemen yardıma geldiler. Esnaf da sıcakkanlı ve yardımsever. Şehir içinde gezilmesi gereken yerler genellikle birbirine yakın yerler. Gelin şimdi gezmeye başlayalım. BALIKLIGÖL – AYN ZELİHA
Şanlıurfa’nın en turistik yeri ve aynı zamanda şehrin sembolü haline gelmiş Balıklıgöl şehrin merkezinde yer alıyor. Hemen yakınında otopark bulunuyor. Araçtan inip parka girdiğinizde ilk hedef balıklıgöl oluyor. Ancak bölgede iki göl var: Aynzeliha (Hz.İbrahimin hemen arkasından kendisini ateşe atan Nemrut’un kızı Zeliha’nın düştüğü yer)ve Halil-Ür Rahman. Bu bölgede ayrıca Rizvaniye Cami, Hz. İbrahim’in doğduğu mağara, Dergah Cami (Mevlid-i Halil Külliyesi) ve Halil-Ür Rahman Cami (Döşeme Cami)gibi önemli birçok tarihi yapı da bu alanda bulunuyor. Bunların hiç birine girmedim, zira pek tekerlekli sandalyeye uygun değil.
Balıklıgöl hakkında söylenen rivayetleri az çok duymuş olabilirsiniz. Kısaca özetlemem gerekirse, Döneme hakim gaddar hükümdar Nemrut, Hz. İbrahim, saray içerisindeki putları kırınca yakılmasını emreder. Şu an Halil-Ür Rahman Gölü’nün olduğu yer odunlarla doldurulur ve Hz. İbrahim kalede bulunan iki sütundan buraya fırlatılır. Hz. İbrahim ateşe atıldığında bir mucize gerçekleşir ve ateş göle, odunlar da balığa dönüşür. Günümüzde de gölün içerisinde bir sürü balık var. Halk tarafından bu balıklar oldukça değerli kabul ediliyor.
Üç semavi dinin mensupları için kutsal kabul edilen ve dünyanın ‘en büyük doğal akvaryumu’ olarak adlandırılan Balıklıgöl, her yıl binlerce yerli ve yabancı ziyaretçiyi ağırlıyor. Göl kenarına yapılan bir rampadan kolayca inmek mümkün. Gölün üç kenarını tekerlekli sandalye ile gezebilirsiniz. Caminin olduğu tarafta merdivenler bulunmakta. O nedenle o bölgeye geçmedim.
ÇARŞILARI
Şanlıurfa hanları-çarşıları genel olarak Balıklıgöl’ün doğusunda yer alıyor. En bilinenler arasında Gümrük Han, Hacı Kamil Han, Barutçu Han, Mençek Han, Şaban Han, Kumluhayat Han, Fesadı Han, Samsat Kapısı Han, Millet Han ve Topçu Han var. Çoğunun içinde küçük bir çay, kahve molası verme imkanınız var. Özellikle en meşhurları Gümrük Han içindeki kahvehanelerden birinde menengiç kahvesi deneyebilirsiniz. Bize canlı müzik denk geldi, bilmiyorum her zaman var mı?
Çarşıları tekerlekli sandalye il gezmeniz genellikle mümkün. Bazı yerlerde merdivenler olsa da güzergah değiştirerek bu sorunu aşabilirsiniz. Ancak yollar dar ve seyyar satıcılar nedeniyle, bilhassa kalabalık günlerde zorluk yaşanabilir.
Şanlıurfa çarşıları satılan ürünlere göre isimlendirilip ayrılmış. Hepsi neredeyse iç içe denilebilir. Bir kapıdan herhangi bir çarşıya girdiğinizde yolunuzu bulmak bayağı zor. Her çarşının farklı sokaklara, çarşılara, hanlara açılan onlarca kapısı olduğu için girdikten sonra yönünüzü şaşırıyorsunuz. Biraz zorlansanız da bu çarşıları gezmenizi tavsiye ederim.
Gümrük Han
Doğu’nun meşhur hanlarından bir tanesi. Gidince gözünüz gönlünüz açılacak. Burada hem alışveriş yapabilir, hem de avlusunda çay içip, kahve içip dinlenebilirsiniz. Şanlıurfa gezi programı için olmazsa olmaz bir yer, zira hem tarihi dokuyu, hem de mevcut sosyo – ekonomik dokuyu inceleyebileceğiniz yerlerden biri. 1563 yılında Kanuni tarafından yaptırılmıştır. Tekerlekli sandalye ile girebilirsiniz. Burada soluklanıp çay veya kahvenizi yudumlayabilirsiniz. Bu keyfi mutlaka yapın.
ŞANLI URFA MÜZESİ
Şanlıurfa’daki arkeoloji ve mozaik müzesinde 74 bin eser var. Türkiye’nin en büyük müzelerinden biri. Şanlıurfa Müzesi için şehrin en iddialı müzesi denilebilir. Müzede Neolitik Çağ’dan Eski Tunç Çağı’na kadar birçok eser var. Seramik eserlerden kolyelere, kesici aletlerden el sanatlarına kısacası insanlık tarihine ait her şeye müzede yer verilmiş. Göbeklitepe’nin ortaya çıkmasıyla müzeye yeni eserler de eklenmiş. İçeride bir de Göbeklitepe’nin modeli yapılmış. Müzenin bahçesinde de bir mozaik havuzu yer alıyor.
Müze Balıklıgöl’ün yanında Haleplibahçe bölgesinde yer alıyor. Giriş engelli ve yardımcısı için ücretsiz. Engelliye uygun ve içinde engelli tuvaleti bulunmakta. Pazartesi günleri kapalı. Bu nedenle bizim program aksadı ve bu nedenle bu müzeye biraz fazla yürüme mesafesi olan Mozaik müzesine gitme zamanımız olmadı. Aklımızda kalmadı değil. Aklımızda kalmadı değil. Zira Amazon mozaiklerini görmek isterdim.
ŞANLIURFA KALESİ Gene ulaşılması çok zor olan Şanlıurfa Kalesi şehrin merkezinde, Balıklıgöl’ün arka tarafında bulunuyor. Dambak Tepesi isimli bir tepenin üzerine kurulu. Kalenin M.Ö 2000 yılında Neolitik bir yerleşim yeri üzerine yapıldığı tahmin ediliyor. Urfa Kalesi’ne ulaşım için tek seçenek yürümek kaleye çok dik olmayan bir yoldan yaklaşık 5-10 dakika yürüyerek çıkmak mümkün ama bizler için mümkün değil. Bu nedenle uzaktan seyretmekle yetindik. Genelde kalelerin kaderi böyle oluyor.
HARRAN
Harran tarihi evleriyle, kalesiyle ve tarihin ilk Üniversitesine ev sahipliği yapan ve bu esere ait kalıntıları ile meşhur. Meşhur ev dizaynı (arı kovanını andıran)sadece bir bölgede bulunmakta.. Merkezde indikten sonra karşınıza gelen tarihi kapıdan geçerek evlerin bulunduğu bölgeye ulaşabilirsiniz. Bölgede çok sayıda çocuk sizden okul harçlığı istemeye gelecektir,haberiniz olsun. Sadece çocuklar değil tabi büyüklerde var. Biz daha şehre girmeden bir araç yanımızda durdu, kendini dernek başkanı olarak tanıtan birisi, bize eskortluk yaparak bu tarihi evlerin yanına kadar getirdi. Sonra benim sandalyeyi kaptı ve tarihi kaleye kadar götürdü. Kısa bir tarih bilgisi verdi. Bende “ne iyi insanlar var” diye düşünürken “bu hizmeti karşılığında ödeme yapmam gerektiğini” söyledi. Biraz şaşırdım ve ödememi yaptım. Biraz garip geldi ama neyse, demek adet böyle.
GAP sonrası su gelen tarlaların eşliğinde vardığımız Harran’daki diğer önemli yer ise dünyanın ilk üniversite yapısının bulunduğu alan. Bu önemli eserin bulunduğu yer çalışmalar dolayısı ile kapalı fakat yakınından içini tamamen görebilirsiniz..Tarihi Harran evinde (ben böyle iki mekan gördüm.)bir kahve içmeden dönmeyin derim.
ESKİ HALFETİ
Eski Halfeti 2000 yılında Birecik Barajı’nın yapımı ile büyük bir kısmı sular altında kalmış bir şehir. Yalnızca Halfeti değil, Fırat Nehri kenarındaki bir çok yerleşim yeri bu durumu yaşamış. Yerlilerin çoğu devletle anlaşarak Yeni Halfeti’ye taşınmayı kabul edince (kabul etmek zorunda kalınca?) şehir tam bir hayalet şehir haline bürünmüş. Hatta dünyada ‘yavaş şehir’ anlamına gelen ‘Cittaslow’ kategorisinde kabul edilen yerlerden biri. Olaydan sonra zaten yalnızca yamaçtaki evler ayakta kaldığı için küçücük ve inanılmaz durağan ve hüzünlü bir yere dönüşmüş. Burada geçmişleri hatta yakınlarının mezarları bulunan bir çok insan bulunmakta. Zengin olanlar mezarları taşımışlar ama diğerleri bunu da yapamamışlar L
Halfeti’de ne yapılır, neler var derseniz şehrin asıl olayı tekne turu yapmak. Tur tekneleri kişi başı 15 TL. Tekne turları özel ayarlamadıysanız genelde 1 saat sürüyor. Teknelerin genel rotasında Rum Kale, şu meşhur batık minareli Savaşan Köyü ve yol boyunca görebileceğiniz dağlardaki mağaralar var. Bilhassa Rumkale sıradışı bir zenginlik.Tekne turu haricinde sahil şeridi boyunca gezmek de oldukça keyifli. Merkezde suyun kenarında yer alan caminin ön tarafına gittiğinizde bir kısmının sular altında kaldığını fark ediyorsunuz.Halfeti’ye ulaşımda yollar gayet rahat ve güvenli. Önünüze ilk olarak Yeni Halfeti geliyor. Eski Halfeti için biraz daha yol almanız gerekiyor.
Yoğun günlerde, Günün erken saatlerinde gittiyseniz merkezde araç için yer bulmak mümkünmüş ama saat ilerledikçe imkansız hale geliyormuş. Biz Mart ayında gittiğimiz için park yeri konusunda sorun yaşamadık. Bence sizde Mart- Nisan aylarını tercih edin. Yoğun ayları Mayıs, eylül ve Ekim ayları oluyormuş. Bu aylarda sıkıntı yaşandığı, tekne için bile sıra beklenildiği söylendi.(Bu bilgileri tekne kaptanımız Mehmet Kaptan’dan aldık. Kaynak sağlam yani).
Önce kısaca Siyah Gül’den bahsedeyim. Sadece bu bölgede yetişen siyah gül buranın simgeleri arasında. Götüreyim de evimde de yetiştireyim diye düşünebilirsiniz ama bu mümkün değilmiş. Başka yerde gene gül açıyormuş ama kesinlikle gülün rengi siyah olmuyormuş.Tam iskeleye geldiğimizde bir tekne kalkmak üzereydi. Ama ona (nedense) binemedik. Mevsim itibariyle gelenler sayısı az olduğundan ve biraz da ümitsizce bir sonraki tekneyi yani teknenin dolmasını bekledik. Zaten buraya gelene kadar tekerlekli sandalye ile bu tekneye binip, binemeyeceğim konusunda tereddütlerim vardı. Binemeseydim, gene eşimin izlenimleri ile yetinecektim. Ancak bu kuşkumuz ilk görüşme sonucu ortadan kalktı.”Hallederiz” dediler. Dediler ama bakıyorum tekneler pek uygun değil. Bir bildikleri vardır herhalde dedik be beklemeye başladık. Bu arada bir tekne dikkatimi çekti. İçinde Atatürk resmi olan bir tekne. Çok hoşuma gitti.Biz ise teknenin dolmasını dua ederek bekledik, hatta bir ara ümidimizi bile kaybettik. Biraz zaman geçti, biz Fırat nehri boyunca bir yandan geziyor bir yandan da araç gelsin diye dua ediyoruz Neyse 1-2 gelenler oldu da tekne gezimiz gerçekleşti. En az 15 kişi olması gerekiyormuş.
Neyse gelenler yeterli olunca bizi davet ettiler. Bir tekneye gittik, 3-4 kişi geldi ve beni tekneye sokmaya çalıştılar ama giriş koridoru dar olduğundan mümkün olmadı. Bu nedenle tekneyi değiştirdiler. Gerçekten bu tip olaylara yurt dışında rastlamıştım ama bunun bizim Ülkemiz de Halfeti de olması beni ayrıca duygulandırdı. Hepsine teşekkür ederim. Gerçekten canı gönülden gayret ettiler. Ayrıca liman girişi de rampalarla düzenlenmiş, yani her şey düşünülmüş. Bu düzenlemeleri İstanbul’da bile görmek mümkün değil. İstenirse her şey mümkün.
Daha önce tekneye binenleri de indirip bizi yeni tekneye götürdüler. Götürdükleri tekne yukarıda bahsettiğim tekne olması güzel bir rastlandı oldu. Burada tanıştık Mehmet Kaptanla. Gencecik bir insan. Yukarıya çıkmak mümkün olmadığından bütün gezi boyunca kendisi ile sohbet ettik. Konusuna vakıf, güler yüzlü veTam bir Atatürk fanatiği. Zaman, zaman Kinayeli bir şekilde bize ve tüm yolcularına bölgeyi anlattı. Bölgede böyle insanların olması bölge için ve Ülkemizin için büyük bir şans. Kendisine ve tüm çalışanlara teşekkürler.
Son olarak şunu da belirteyim ki, beni bindirmek için bu kadar gayret ettiler ve ücret bile almadılar. Tekne gezisi için Engellilerden ücret almıyorlar. BİRECİK
Halfeti dönüşü Uçak için vaktimiz olduğundan ve daha önemlisi Haş haş kebabı yemek niyeti ile Birecik’e uğradık. Yediğimiz içtiğimiz bizde kalsın. (ama sizde mutlaka yiyin-Mehmet Kaptanın tavsiyesine uyarak Sefa Kebap salonunda yedik. Tavsiye ederim. ) Bu arada Birecik demişken Kelaynak kuşlarını anmamak olmaz. Fırat nehri kıyısında kelaynak üreme çiftliği bulunmakta.Zira bu kuşların soyu maalesef tükenmekte.
Birecik’te meşhur köprüsünü seyrederek ve (Birecik Köprüsü, yapıldığı tarih itibariyle. Türkiye’nin en uzun betonarme karayolu köprüsüdür.Yapım 1951-1956), Fırat Nehri boyunca bir yürüyüş yaparak buradan ayrıldık.
Üç günlük gezimizde bu kadar yer gezebildik. Tabi güzel şeylerde yedik ve alışveriş yaptık. Urfa’da gidemediğimiz, göremediğimiz bir birçok yer ve eser kaldı. Ama sizlere tavsiye edeceğim ve gezerken fazla zorlanmayacağınız, her an yardıma hazır insanların olduğu bir şehir.
Bu tip tarihi ve turistik mekanlara gitmeye karar vermeden önce buranın ulaşılabilirliği konusunda bir tereddüt yaşamaktayız. Bu sadece ülkemizde değil diğer ülkeler içinde geçerli. Mekanların doğallığını bozmadan buraları bilhassa tekerli sandalye ile gezilebilir olması genelde zor bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Maalesef bu konuda yeterli bilgi almak (uygumu, değimli) da mümkün olamamaktadır. Genellikle bilgi sahibi olmadan ne zorluklarla karşılaşacağımızı bilmeden yola çıkmaktayız. Ve genelde mekanların bazı yerlerine ulaşamadan geri dönmek zorunda kalıyoruz. Gördüklerimizle ve yakınlarımızın çektiği fotoğraflarla yetinmek zorunda kalıyoruz.Göbeklitepe de böyle yerlerden. Evet, tanıtımında bazı şeyleri görebiliyoruz ama tanıtımlarında engelliler için genellikle bilgi verilmediğinden daha detaylı araştırma gereği duyuyoruz. Yaşayarak sorunları görüyor, bunları yetkili mekanlara iletiyoruz. Bizden sonra gitmeyi düşünen engellilere de yeterince bilgi vererek onları bir anlamda yardımcı oluyoruz. Bu genel bilgilerden sonra gelelim konumuza. TARİHİN SIFIR NOKTASI
Yapılan karbon testinde buranın 12 bin yıllık olduğu tarihlenmiştir. Stonehenge’den 7 bin yıl evvel yapılmış bir yapı ile kaşı karşıyayız. Dünyanın ilk ibadet merkezi ve tüm semavi dinlerden binlerce yıl önce yapılmış olması söz konusu. Bunun yanında insanlık tarihinin ilk defa tarımının burada yapıldığı da iddia edilmektedir.
Buranın önemini burada anlatmaya yerimiz yetmez, bu nedenle fazla detaya girmek istemiyoruz. Bu konuda birçok kaynak var. Gitmeden önce bunları mutlaka okuyun.
DOĞUŞ GRUBUNU KATKILARI Doğuş Grubu Göbeklitepe’de Yürütülen kazı, koruma, araştırma ve tanıtım çalışmalarına olan desteği taktire şayandır.( https://www.youtube.com/watch?v=zsWj-Y-U-AU) “Ortak geçmişimize sahip çıkmadan güzel geleceğe sahip olamayacağımızı çok iyi biliyoruz. Tarihin sıfır noktasından geleceğe sonsuz saygıyla ” ifadesiyle vücut bulan bu çalışması için gruba teşekkür ediyoruz.Bizde yola çıkmadan önce Doğuş Grubunu arayarak buranın bizler için ne kadar uygun olduğunu öğrenmek istedik. Ulaşabildiğimiz yetkili (Neslihan Çakmak) ilk andan itibaren konu ile ilgilenerek bizlere candan bir şekilde yardımcı oldu. Zaten bu kadar yatırım yapılan yerde engellilerin düşünülmemesi olacak bir şey değildi. Zaten gördüklerimiz ve yaşadıklarımız bizim bu görüşümüzü destekler nitelikteydi. Tüm görevliler yardımcı oldular. Tek sorun araçların park alanından kalıntıların olduğu yere olan 2 km uzaklık sorunuydu. Zira ulaşım için tahsis edilen araçlara tekerlekli sandalyenin binmesi mümkün değil, sandalye ile oraya ulaşmak ise çok zor. Zira yol stabilize olduğundan bu 2km.yi sandalye ile gitmek mümkün değil. Buraya tekerlekli sandalye ile binilebilecek araç bulunması bir eksiklik. Hiç olmasa bir araçta bu düzenlemenin yapılması iyi olur düşüncesindeyiz.
Biz bu konuda daha önce girişim yaptığımızdan, kendi aracımızla kalıntılara kadar gitmek için izin aldık. Zira buraya özel araçlar sokulmamaktadır. Bu arada Şanlıurfa’dan Göbeklitepe’ye kendi aracınızla (araç kiralayarak)gitmenizi tavsiye ediyoruz. Belediye otobüsleri ile ulaşılabiliyorsa da bunların engelliye ne kadar uygun olduğunu bilemiyorum. Ayrıca belirttiğim gibi harabelerin bulunduğu alana da gitmek için özel araç şimdilik şart. Her zaman diyorum “engelliler için tatil pahalı”Bunun dışında gerek tanıtım binası ve gerek kalıntıların çevresi tekerlekli sandalyeye uygun. Tesislerde engelli tuvaleti bulunmakta. Gene de meyil nedeniyle manuel sandalye ile tek başınıza gezmeniz mümkün değil. Mutlaka yanınızda bir yardımcı olması lazım. Bizim gezimiz de yardımcı olan, Güvenlik elemanı, güzel insan Halit Cengiz’e teşekkür etmek isterim. Bize her konuda çok yardımcı oldu. Hem fiziksel olarak yardımcı oldu hem de kalıntıların tarihi hakkında bizi bilgilendirdi.
Kalıntıların bulunduğu mekanın etrafında bir tur atıp tüm detayları yakından görmek mümkün. Kazılar halen devan etmekte, cevrede daha geniş tur atmak, merdivenler nedeniyle şimdilik bizler için mümkün değil. Ama ana kalıntıları rahatça izleme imkanı olduğundan bir eksiklik yaşamadık ZİYARETÇİLERİ KARŞILAMA MERKEZİ
İki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde kafe ve hediyelik eşya satış bölümü bulunmaktadır. İkinci bölümde tapınak alanları ile ilgili bilgilerin verildiği çizimler, videolar, interaktif uygulamalar, bilgi masaları yer almaktadır. Buradaki ritüel sahnesinin gösterildiği video ise tek kelime ile muhteşem.
Her yönü ile tekerlekli sandalyeye uygun olan bu müzeyi rahatlıkla gezebilirsiniz.Göbeklitepe gezimizi doğa manzaralı bu küçük mekanda çay içerek sonlandırdık. Mutlaka gidin ve tekerlekli sandalyeniz ile tarihin sıfır noktasını rahatça ziyaret edin.
Günübirlik bir gezinti yaptığım güzel şehrimiz Bursa ile ilgili notlarım aşağıdadır. Bunların dışında daha birçok görülmesi gereken yerlerin bulunduğu bu Yeşil kente daha uzun bir seyahat etme düşüncesindeyim. Gene de gezdiğim yerleri sizlerle paylaşmak isterim. İstanbul’dan günübirlik gelip gitme mesafesinde olan Bursa da ilk durağımız son yıllarda adı duyulan 700 yıllık Osmanlı köyü olan Cumalıkızık. CUMALIKIZIK
Aracımızla yaptığımız bu seyahatimizde şehre girmeden önce bu ilginç köye geldik. Nispeten sakin bir gün, fazla kalabalık yok. Ama levhayı görüp köye girdiğimiz anda buranın benim sandalye için uygun olmadığını anladım. Yani burası tekerlekli sandalyeli engelliler (manüel sandalyeler için) ) için oldukça zorlu şartlara sahip. Yollarda gezmeniz imkansız, hani birisi yardım etse bile tekerleğinizin kırılması durumu var. Araba ile içinde ufak bir tur, birkaç resim, hepsi bu. Hani park edeyim birazcık etrafa bakayım deseniz bile meydanımsı yerdeki genç görevli aracınızı park ettirmiyor. Hani “engelli aracı”falan sohbeti yapıyoruz ama genç görevli oralı değil. Bizi köyün dışındaki otoparka yönlendiriyor. Belli ki ailesinde engelli yok. Park yerinden yokuş tırmanıp köye ulaşmanız zaten mümkün değil.
Buraya gelmek isteyen eşim beni, üzülerek de (!) olsa aracın içinde park yerinde bırakıp köye doğru yol alıyor. Bense aracın içinde park görevlisinin açık havada çay yapma gayretini seyretmekle yetiniyorum. Benim gibi park yerinde oturmak istiyorsanız sizde gidebilirsiniz. Ama bence hiç gitmeyin. Benim çektiğim resimlere bakın yeter.
ULU CAMİİ
Yıldırım Bayezıd tarafından mimar Ali Neccar’a 1396-1399 yılları arasında yaptırılmıştır. Ulu Cami, Bursa’nın en görkemli camisidir ve en önemli tarihi yapılarındandır. Evliya Çelebi’nin ifadesi ile Bursa’nın Ayasofayası’dır. Namaz alanı bakımından Türk tarihinde yapılan en büyük cami olup, kimi din adamlarınca İslam’ın 5. En büyük mertebesindeki ibadethane olarak kabul edilmektedir. 2215 metrekare alanı kaplayan yapı, her biri dörder kubbeli 5 bölümden oluşmaktadır. Bu kısa bilgilere en son eklemek istediğim konu ünlü Karagöz’ün (Demirci ustası Kambur Bali Çelebi) bu caminin yapımında çalıştığı ve sürekli işçileri güldürerek yapımı geciktirdiği için Yıldırım Beyazıt tarafından öldürüldüğü rivayet edilmesidir.
İngiltere kraliçesinin bile gelip ziyaret ettiği bu camii, Bursa’nın en önemli yapısı. Ancak Bursa biraz inişli çıkışlı bir şehir. Bu nedenle Caminin yakınında park etme konusunda bir Trafik Polisinden yardım istiyoruz ama pek yardımı olmuyor. Bizde sanırım Belediyeye ait bariyerle kapalı hemen caminin yakınındaki yola giriyoruz. Orada bulunan kamera ile biraz bakışıyoruz. Engelli kartımızı kameraya yönlendiriyoruz. Güzel bir gelişme oluyor ve bariyer açılıyor. Derin bir “ohhh” çekip uygun bir yere park ediyoruz. Orada bulunan Zabıta bize pek hoş bakmasa da biz dönüşte arabamızı yerinde bulmak umuduyla aracımızdan inip camiye doğru yol alıyoruz.
3 kapısı olan yapının bir kapısına yapılan rampa ile rahatça giriliyor. Tüm camilerde olduğu gibi burada da camiye ait tekerlekli sandalyeye geçiyoruz. Yalnız burada şunu söylemeden geçemeyeceğim. Sayın Diyanet lütfen camilerdeki tekerlekli sandalyeleri değiştirin. Kaç cami gezdiysem bunlardan çok sıkıntı çektim. En kullanışsız sandalyeler. Transfer zor, ayaklıklar çıkmaz vb. birçok sıkıntılı durumları var. Bu devasa camilere bunlar yakışmıyor. Ayrıca sanırım fazla kullanılmıyor, zira bazılarının lastikleri inik.
Camiye geldiğimiz saat akşam namaz saati olduğundan girişimiz kalabalık nedeniyle zor oldu. Ama her camide olduğu gibi görevlilerin yakın ilgisi ile içeri girebildik. Muhteşem bir yapı. Ancak belirttiğim gibi namaz vakti olduğundan caminin içini tam olarak gezemedik. Fotoğraf çekip, etrafı seyrederek bu devasa yapıyı yakından tanıdık. Mutlaka görülmesi gereken bir cami.
HANLAR BÖLGESİ – KAPALIÇARŞI
Konumu ve özellikle tekstil alanındaki gelişmişliği nedeniyle yüzyıllarca önemli bir ticaret merkezi olması, Bursa’yı hanlar açısından zengini bir kent haline getirmiş. Eski Şehir içerisinde yer alan Hanlar Bölgesi’nde bu nedenle gezilmesi gereken bir bölge.
Zaten Ulu cami de bu bölgenin içinde olduğundan bu bölgeyi de fazla detaya girmeden şöyle bir gezdik. Kapalı çarşının bazı yerleri merdivenli olduğundan her tarafını gezmemiz mümkün olmadı. Bölgede biraz meyilli olduğundan her tarafını gezemedik. Tabi birde aracımızın akıbeti de hep aklımızda olduğundan ve havada kararmaya başladığından, Bursa ekonomisine biraz katkıda bulunarak günün son ve güzel anı için yola koyulduk.
İSKENDER KEBABI
Kısa gezimizin son durağı, Bursa gezisinin olmasa olmazı İskender Kebabı. İskender tabi ki Bursa denilince akla ilk gelen yemek. Tarih boyunca da bu böyle devam etmiş ve edecek gibi de görünüyor.Genellikle İskendercilerin önünde oldukça sıra oluyor diye duymuştuk. Ama şansımıza İskender kebabını yaratıcısı olan Kebapçı İskender de sıra beklemeden yeme şansına sahip olduk. Tarihi bir mekan, giriş düz ayak. Yakınında otoparklar mevcut. Rahatça ulaşabilirsiniz. Girişte de belirttiğim gibi sınırlı saatlerde bu kadar gezebildik. Ama burada ve yakınlarında daha birçok gezilecek yer var. Yalnız bazı yerler tepelerde olduğundan ulaşmak zor olabilir.Kısa zamanda diğer yerleri görebilmek için en az iki günlük seyahat yapmayı aklımıza koyarak bu güzel kentten ayrıldık.
Önemli bir antik kent olan Truva antik kenti girişinde park sorunu yaşamadım. Giriş tekerlekli sandalyeli engellilere ve refakatçileri için ücretsiz. Antik kentin belli bir kısmını tekerlekli sandalye ile rahatça gezebilirsiniz.(Truva tahta atının bulunduğu bölgeyi) Ancak antik şehir harabelerini tek başına gezmeniz tekerlekli sandalye için uygun değil. Kuvvetli bir refakatçiye ihtiyaç duyabilirsiniz. Ancak bu da belli yerlere ulaşmak için diğer yerlere ulaşmanız ise mümkün değil. Zaten bu tip antik kalıntıların bulunduğu yerleri tam olarak gezmeniz genel olarak her yerde imkansız.
Tahta atı ile tanınan bu bölgeye ulaşım ve park sorunu yaşamadım. Giriş tek.sandalyeli ve refakatçisi için ücretsiz. İçeride önemli bir kısmının tek.sandalye ile rahatça gezebilirsiniz.
Son Yorumlar