Category

Yurt İçi Seyahatler

Engelliler için Truva Antik Harabeleri

By Yurt İçi Seyahatler

Önemli bir antik kent olan Truva antik kenti girişinde park sorunu yaşamadım. Giriş tekerlekli sandalyeli engellilere ve refakatçileri için ücretsiz. Antik kentin belli bir kısmını tekerlekli sandalye ile rahatça gezebilirsiniz.(Truva tahta atının bulunduğu bölgeyi) Ancak antik şehir harabelerini  tek başına gezmeniz tekerlekli sandalye için uygun değil. Kuvvetli bir refakatçiye ihtiyaç duyabilirsiniz. Ancak bu da belli yerlere ulaşmak için diğer yerlere ulaşmanız ise  mümkün değil. Zaten bu tip antik kalıntıların bulunduğu yerleri tam olarak gezmeniz genel olarak her yerde imkansız.

Tahta atı ile tanınan bu bölgeye ulaşım ve park sorunu yaşamadım. Giriş tek.sandalyeli ve refakatçisi için ücretsiz. İçeride önemli bir kısmının tek.sandalye ile rahatça gezebilirsiniz.

Engelliler için Manyas Kuş Cenneti

By Yurt İçi Seyahatler

Bir İzmir İstanbul seyahatinde, daha önceden planlayarak ve Bandırma feribotunun saatini de ayarlayarak yol üstünde yer alan bu cenneti gezdik. Öce biraz bilgilenelim isterseniz.

Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı,Türkiye‘nin ve dünyanın en önemli kuş yaşam alanlarından biri. Balıkesir sınırları içerisinde bulunan ve 1959 yılında milli park statüsüne kavuşan Manyas Kuş Cenneti, 24 bin 47 hektarlık bir alan üzerine kurulu. 1975 yılında, Avrupa Konseyi tarafından çok iyi korunan ve kıta ölçeğinde değer taşıyan doğal alanlara verilen ve Avrupa Diplomasının en üst kategorisi olan “A Sınıfı Diploma” ile ödüllendirilen milli park, uluslararası öneme sahip.

Afrika’dan, Avrupa ve Asya’ya göç eden kuşların göç yolu üzerinde yer alan Manyas Kuş Cenneti; pelikan, balıkçıl, kaşıkçı, karabatak, yaban kazı, yaban ördeği ve ötücülerden oluşan kuşların, ağaçlar ve sazlar üzerine yaptığı büyük kuluçka kolonilerini barındırıyor.

266 tür kuşun yaşadığı büyüleyici doğasıyla ünlenen ve Avrupa Konseyinin önerisiyle, su kuşu yuvalama alanlarının uzaktan izlenmesini sağlayan kamera sisteminin kurulduğu parkta; tepeli pelikan, karabatak, küçük karabatak, gece balıkçılı, alaca balıkçıl, gri balıkçıl, küçük ak balıkçıl, çeltikçi, kaşıkçı, bıyıklı sumru ve tepeli batağan gibi kuş türleri üremeye devam ediyor.Milli parka, 2001 yılında yeniden inşa edilen kuş gözetleme kulesi, 17,5 metrelik yüksekliğiyle dünyadaki benzerleri arasında en büyük olanı. Aynı anda 40 kişinin çıkabildiği kulede, ziyaretçilerin çevreyi daha iyi gözlemlemesi için dürbün de veriliyor.Ama maalesef biz sadece kuleyi seyredebiliyoruz, zira yukarı çıkmamız mümkün değil.

Bandırma-Balıkesir karayolunun 15. kilometresinden güneye sapan üç kilometrelik yolu takip ederek, Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı’na ulaşılabilir. Yılın her günü 08.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açık olan milli parkı ziyaret etmek için en uygun dönem ise kuşların göç mevsimine denk gelen nisan, mayıs ve haziran ayları arası. Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı giriş ücreti tam 5 TL, öğrenci ise 2,5 TL. (2018). Ama engelli ve refakatçisi ücretsiz.

Türkiye’de kuş cenneti olarak tanınan ilk doğa alanı olmasıyla bilinen Manyas Kuş Cenneti Milli Parkı, kuş gözlemciliğine meraklı turistlerin ve gezginlerin görmesi gereken yerlerin başında geliyor. Tekerlekli sandalye ile içinde gezmek mümkün. Zaten fazla bir gezme yeri yok. Ama yol tekerlekli sandalye için zorlu. Sanki antik bir şehirde geziyorsunuz. Bu yoldan gidip kuleye ulaşabilirsiniz, tabi sadece kulenin yanında resim çektirmekte yetineceksiniz. Göl kenarındaki doğal güzellikler için değer sanırım.

Burada bulunan müze ilginç ve gezilmesi için uygun. Rampalar yapılmış. Yol üzerinde, iki saatinizi ayırıp gezin derim. İlginç gelebilir.

Engelliler için Beypazarı

By Yurt İçi Seyahatler

Ankara’nın ilçesi Beypazarı, Ankara’nın 98 kilometre batısında yer alır. İstanbula 320 km uzaklıktadır. Bir Ankara – İstanbul yolculuğunda yolumuzu biraz uzatarak bu şirin ilçeye uğrdık ve 2-3 saat gezdik, alışveriş yaptıkve yerel ve doğal yemekleri ile karnımızıdoyurduk.Bilinen ilk adı “kaya doruğu ülkesi” anlamına gelen Lagania olan Beypazarı, konakları ile meşhur. İlk bakışta Safranbolu benzeri evler.

Beypazarı’nın kültürel mirasının en önemli ögelerinden biri ve en önemlisi Beypazarı evleri., Cumbalı veya Guşganalı olan iki ya da üç katlı ahşap yapılar. Bu evler zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemi kullanılarak inşa edilmiş. Üstleri ise kiremit çatı ile örtülüdür. Evlerin tavan arasındaki bölümünün çatıdan yükselerek çıkmasına “Guşgona” deniyormuş.Evlerin üst katlarında işlemeden (yarım) bırakılan bölüme “çantı” deniyor. Geleneğe göre Beypazarılılar; dünyada daha yapacak bir şeylerinin kaldığını vurgulamak için bu bölümü işlemeden bırakırlarmış. Restorasyon çalışmalarının başlaması ile evlerin bu kısımları da restore edilmiştir.Kapı, Beypazarı evinde önemli bir öğe. Ailenin kültürel ve sosyal kimliğini belirler. Tokmaklar da aynı şekilde içeride yaşayanların sosyal durumunu, statüsünü simgeliyor. Tokmağın sesine göre gelen kişinin erkek, bayan olduğuna karar verilir, halkalar birbirine bağlanmışsa evde kimsenin olmadığı anlaşılırmış Osmanlı döneminden kalan 200 yıllık tarihe sahip olan 3500 civarındaki Beypazarı evleri 2000’li yılların başında başlatılan restorasyon hamlesiyle kent dokusu korunarak gelecek kuşaklara aktarılması sağlanmış.

Aracımızı uygun bir yere park ettikten sonra yukarıdan aşağıya doğru İlçenin ana caddesini ve ara sokaklarını tekerlekli sandalye ile rahat şekilde dolaştık.Sokaklar parke ama düzenli ve dolgulu olarak döşendiğinden fazla sorun yaşamadık.

Etrafta engelli tuvaleti görmedik. Kısa süreli bir gezi olduğundan dazla ihtiyaç duymadık. Yollardaki benzin istasyonlarında Opet’in başlattığı engelli tuvaleti uygulamasına yavaş yavaş diğer markalarında (bilmiyorum bir mecburiyet mi konuldu) katılmasıyla bu konu artık sorun olmaktan çıktı diyebiliriz.

Neyse biz gezimize devam edelim. Cadde boyunca yaptığımız gezide yöresel ürünlerden aldık.Yani şehrin ekonomisine katkıda bulunduk.

Genelde yöresel yemeklerin bulunduğu şirin bir lokantada yemeğimizi yedik.

Günübirlik gidilebilecek ve gezilebilecek bir yer.Vakit nedeniyle detaylı gezemedik ama ilçenin gezilebilecek başka yerleri varmış. Gidin ve vaktiniz yettiğince gezini alışveriş yapın.

Engelliler için Eskişehir

By Yurt İçi Seyahatler

Kısa bir süre kaldığım şehirde sizlere çok genel bilgiler verebilirim. Şehrin önemli  yerlerinin bulunduğu ve oldukça hareketli olan Porsuk nehri kenarında park yeri bulmak zordu. Bu nedenle uygun ama resmi bir binanın önünde  park etmek zorunda kaldık.Ancak çevredeki resmi görevliler engelli olduğumu görünce anlayışlı davrandılar. Nehir kenarında  tekerlekli sandalye ile rahatça gezebilirsiniz. Bu bölgede alt yapı genellikle uygundu. Şehre belediyecilik anlayışı ile damgasını vuran ayni zamanda üniversitede hocam olan Sayın Prof.Dr.Y.Büyükerşen sanırım bu konuda da hassasiyet göstermiş. Ancak nedense bunun daha ileri derecede olacağını düşündüğümden az biraz hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim.Nehirde tur atan Esbot’lar gördüğüm kadarı ile engelliler için uygun değildi .Ayrıca şehir içi ulaşımında belediye bir adet engelliye uygun otobüsle hizmet verdiğini belediyenin web sayfasından öğrendim. Bunun dışında engelli ulaşımına dönük faaliyet bulamadım. Şehrin önemli turizm bölgesi olan Odun pazarı semtinde uygun bir alt yapı olmadığından arabadan bile inemedim. Bu nedenle bu bölge hakkında fazla bilgi sahibi olamadım. Kısa bir süre kaldım ama daha uzun bir süre kalmamı gerektirecek engelliye uygun yerler bulabileceğim mekanların varlığı konusunda tereddütlerim oldu. Sizde ayıracağınız bir günde şehrin gezilmeye uygun yerlerini görebilirsiniz.

Engelliler için Bozcaada

By Yurt İçi Seyahatler

Özel aracınızla veya aracınızı Geyikliye park edip tekerlekli sandalye ile feribot’a binip adaya ulaşabilirsiniz. Ancak aracınızla gitmeseniz adadaki geziniz ilçe merkezi ile sınırlı kalabilir. Zira İlçenin dışında olan plajlara ulaşmak için bir araca binmek gereklidir. Dolmuş minibüslere binmek her yerde olduğu gibi burada da  mümkün değil. Taksi ile gitmek mümkün ama bunun yerine iskeleye kadar geldiğiniz aracınızı feribot’la geçirmek daha hesaplı olur. Plajlara ulaştıktan sonra plajın uzunluğu ve kumsalın genişliği nedeniyle denize girmek çok zor. Plajlarda tekerlekli sandalye için hiçbir alt yapı yok.Kalmak için Uygun tesiste bulmak çok zor ve pahalı olabilir. Gece kalmak niyeti ile gitmediğimden uygun tesis konusunda tam bir bilgi sahibi olamadım. Ama gördüğüm kadarı ile oteller butik tarzında olduğundan tekerlekli sandalyeye uygun olmadıkları dışarıdan belli oluyor. Birkaç tesiste aldığım yanıtlar beni yanıltmadı.Genede yanlış bir bilgi vermemek uğruna Booking.com sitesinden “engelli konuklara uygun” filitresi ile arama yaptım. Sadece 3 tesiste engelli konuklar için olanaklar (!) ifadesi bulabildim. Bunlarında resimlerinden edindiğim kanaat olanakların biraz zorlama ile sağlanacağı yönünde oldu. En iyisi günü birlik gidin, adayı aracınızla dolaşın,  yemek yiyin, denizi seyredin. İlçe içinde, çarşısında tekerlekli sandalye ile gezebilir, alışveriş yapabilirsiniz. Sokaklarda gezinmek parke taşları nedeniyle biraz zor olabilir.

Aracınızla rahatça adaya ulaşabilirsiniz. Ama denize girmek çok zor. Uygun tesiste bulmak zor. En iyisi günü birlik gidin, adayı aracınızla dolaşın,  yemek yiyin. Çarşısında tek.sandalye ile gezebilirsiniz.

Engelliler için Asos

By Yurt İçi Seyahatler

Araç parkının nerdeyse imkansız olduğu Assos’a  dik yokuştan araçla inebilirsiniz ama engelli plakalıda olsa aracınızı park edemezsiniz.Zira yer bulamasınız.Assos’un içinde zaten kısa olan sahil şeridini tekerlekli sandalye ile rahatça gezebilirsiniz. 

Behramkale’de ise aracınızı şansınız varsa park edebilirsiniz kahvesinde oturup çay içebilirsiniz. Harabeleri gezmek mümkün değil..En tepedeki bulunan Athena Tapınağı kalıntılarının bulunduğu müzeyi  gezmek mümkün değil.Uzun bir tatil yapamayacağınız bu bölgeyi görmek için günübirlik bir gezinti yeterli olabilir. Denize girmek mümkün değil.

Sokak ağızı – Kadırga koyu

Bölgede bulunan Sokak ağzı yerleşiminde park yeri bulabilir ve kumsalı dar olan sahilinde denize girebilirsiniz.  Bazı tesislerde şartları tam olmasa da kalabilirsiniz.

Kadırga Koyu

Kadırga koyuda bölgenin güzel yerlerinden. Burada bölge düz olduğundan kalabilecek tesis bulmanız mümkün.Tam olarak ihtiyaç karşılamasa da bazı tesislerde geceleyebilirsiniz. Bu bölgedeki gezinizde gecelemek planınız varsa burayı tercih edebilirsiniz. Kumsalı geniş olduğundan ve tekerlekli sandalye için herhangi bir yardımcı araç bulunmadığından kuvvetli bir refakatçi ile denize ulaşabilirsiniz.Adatepe ve Yeşilyurt köylerinide arabanızdan inmeden gezebilirsiniz. Manzara çok güzel. Buralardaki oteller yerleşim yerinin özelliği nedeniyle  kalmanız için uygun değiller.

Engelliler için Gökçeada

By Yurt İçi Seyahatler

Gökçeada’ya Kabatepe Limanı’ndan arabalı feribot ya da Çanakkale’den yaya olarak(Deniz otobüsü) geçiş var. Ben Kapatepe limanından aracım ile adaya ulaştım. Ancak maalesef feribot seferlerini düzenleyen Gestaş firması engelli aracıma hiçbir öncelik tanımadığı gibi tüm ikazlarıma karşın aracımı uygun yere park ettirmediler. Beni iki saate yakın süren bu yolculukta aracımın içine hapsettiler. Tabi bu durumu tüm ilgili bakanlıklara ve Cimer’e şikayet ettim.Neyse bu durumlara yabancı değiliz bu güzel ülkemizde, biz gezimize dönelim. İstanbul’dan araç ile Tekirdağ, Malkara, Keşan yolu üzerinden  Kabatepe’ye ulaşmak yaklaşık 4 saat sürüyor. Kabatepe Limanı’ndan karşıya seferler normal şartlarda 2 saatte bir; ancak yoğun dönemlerde sürekli olarak tekrarlanıyor ve ek seferler yapılabiliyor.  Seferler ile ilgili ayrıntılı bilgi http://www.gestasdenizulasim.com.tr sitesinde bulunmaktadır. Engelli araçlarından (ruhsat adınıza kayıtlı olması ve bizzat araçta bulunmanız şartıyla) ücret alınmamakta. Online bilet alınabiliniyor. Böylece gemiye binememe stresiniz olmuyor, ancak engelli araçlar için düzenleme olmadığından bu şekilde bilet alırsanız ücret ödemek durumundasınız.Adanın yüzölçümü çok büyük, tüm köy ve koyları gezmek için araç şart. Ada içi toplu taşıma alternatifleri hem çok zayıf hem de engelli için olanaksız. Tek bir gün için kesinlikle Gökçeada iyi bir fikir değil. Adanın görülesi yerlerinin tek bir günde keşfetmek imkansız. Gökçeada biraz yavaşlamak, biraz anın tadını çıkarmak üzere gelinecek bir ada. Müdavimleri tekrar tekrar geliyormuş

KonaklamaAdadaki tüm konaklama tesisleri butik otel şeklinde olduğundan engelliye uygun otel bulmak zor. Ben tek tek otelleri arayarak, uygun bir otel ardım. Sonunda bilhassa banyo lavabosuna ulaşmak sıkıntılıydı ama başka seçenek olmadığından Kale köyde bulunan Aliş Oteli tercih ettim. Genel olarak uygun olduğunu söyleyebilirim. Konum olarak ta adanın en hareketli yemek ve alışveriş merkezine (Kaleköy) yürüme mesafesinde. Tercih edebilirsiniz.Gezilecek Yerler:Gökçeada


Adanın merkezi ve ilçe merkezi. Tekerlekli sandalye ile gezmek kolay değil, trafik olmayan kısa bir sokağı var. Orada gezip alış veriş yapar, karnınızı da doyurabilirsiniz. Özelli olmayan bir ilçe.



Başlıca köylerŞunu hemen baştan söylemem gerekir ki genel olarak köylerde tekerlekli sandalye ile gezmek hemen hemen mümkün değil. Hem dik hem yollar taşlık. Arabanızın ulaşabildiği yere kadar gidip, aracınızdan inmeden etrafı görebilirsiniz.
Eski Bademli tarihi adı ile Gliki, tesisi az, yerleşimi çok, sevimli bir Rum köyü. Ancak tekerlekli sandalye ile ne gezmek mümkün ne de bir lokanta ve kafeye ulaşmak mümkün.

Zeytinliköy

Adanın en canlı ve sevimli köylerinden; oldukça fotografik Ancak resimlerde de görüldüğü gibi burada da tekerlekli sandalye ile ne gezmek mümkün ne de bir lokanta ve kafeye ulaşmak mümkün. Onun için hiçbir fotoğrafta beni göremiyorsunuz. Ben araçtan inemediğimden bunları eşim çekti. Arka sokaklar içindeki Barba Hristo’nun muhallebisi bir ada klasiği. Gerçi adada sakızlı muhallebi her yerde güzel yapılıyor ama yaşlı Hristo’da bu tatlıyı yemek bir kültür, bambaşka bir tat..Ben ulaşamadım ama eşim ulaştı da muhallebinin tadına bakabildik.

Kaleköy


En hareketli ve tek deniz kıyısında yer alan köy. Aşağı Kaleköy’de restoranlar, Tekne Turu, çay bahçeleri ve küçük hediyelik eşya kulübeleri var. Otelimize yakın olduğundan tüm akşamlarımızı burada geçirdik. Eleni lokantasında deniz ürünleri yedik, ama fiyatlar epey tuzlu olduğundan ancak bir geçe burada yiyebildik.

Yukarı Kaleköy’de ev ve konaklama alternatifleri, kale kalıntıları, kilise, cami, ada manzarası ve İmroza Sabun atölyesi varmış, ama ulaşmak mümkün değil.Dereköy,

Tamamına yakın terk edilmiş rum evlerinden oluşuyor. Hüzünlü bir görünüşü var. Sandalye ile gezmek mümkün değil. Aracımızla içinde dolaştık. Sadece yol kenarında bulunan tesiste inip çay içebildik.Tepeköy’de eski terk edilmiş Rum evleri, okul ve Yorgo’nun tavernası ile bağları varmış. Fazla tepede olduğundan gene gezmemiz imkansız olduğundan uzaktan bakmakla yetindik…Şirinköy Eski hapishane ve yağ fabrikaları görülecek yerler ama ilgimizi çekmedi. Düz bir yerde olduğundan gezilmesi mümkün ama arabadan inmemizi gerektiren bir yer olmadığından şöyle bir araba turu atıp çıktık.Deniz, Plaj, KoylarDenize girme imkanı bol bir ada. Hepside halka açık plajlar. Ancak gene maalesef hiçbirinde tekerlekli sandalye için bir önlem alınmadığından denize girme imkanı bulamadım. Zira kumsallar fazla, bu kumsalları aşıp denize ulaşmanız için en az 3 yardımcı bulmanız lazım. Uğurlu’da bulunan Gizli liman plajında bazı yerlerde kumsala ahşap yollar yapılmışsa da, yeterli uzunlukta olmadığından buralarda da yardımsız ulaşmak mümkün değil. Yardım konusunda çalışanlarda fazla bir istek görmedim. Tabi mecbur değiller.Bu nedenle eşim denize girerken ben aracın içinde bekledim. Ama siz yanınızda güçlü yardımcılar varsa bilhassa Gizli Limanında denize girebilirsiniz. Size kısa kısa plajları anlatayım.Uğurlu ve bağlantısındaki Gizli Liman plajları.

Adanın diğer ucunda yer alıyorlar. Yukarıda belirttiğim gibi güçlü bir yardımla bilhassa gizli limanda denize girebilirsiniz.Laz Koyu ise toprak yoldan ulaşılan daha küçük ve korunaklı bir koy. Su hep sakin ve sığ. Plaja normal insan bile zor ulaşabilir. Burada denize girmeyi hiç düşünmeyin, tepeden seyretmekle yetinin.:((

Aydıncık Plajı ise daha canlı, tesis olarak çok alternatifli. Gizli limandan sonra engelli için uygun ama kumsal uzun olduğundan 2-3yardımcı ile denize ulaşabilirsiniz. Yerleşim yerlerine daha yakın olduğundan tercih edilebilir
Kalafoz plajı : Sardunya Beach Club’da sörf yapanları izlemek, bu ortama yakın olmak için iyi bir tercih.Sörf sebebiyle hem kalabalık hem de hemen hemen tüm araçlar yabancı plakalı.

.Gökçeada kesinlikle huzur, sakinlik, doğallık arayanların adası. Burası “citta slow” tabir edilen yavaş şehirlerden. Çok hareketli, çok turistik bir ada beklemeyin. Tıpkı ada girişinde yazdığı gibi “Yavaşlayın, Gökçeada’dasınız” Tekerlekli sandalye için genel olarak zor ama aracınız varsa gidin, gitmeye değer. Ada yerlisine göre “deniz en çok Eylül’de güzel”. Hem daha sakin. Bence de Eylül’de gidin.

Engelliler için Kapadokya

By Yurt İçi Seyahatler

Daha önceki yıllarda gittiğim ve engelliye pek uygun olmadığını bildiğim bölgeye gitmeden önce, tekerli sandalyeli ziyaretçiler konusunda bilgi almak için Turizm Müdürlüğünün Ürgüp bürosunu aradım. Konu hakkında bilgi almak istediğimi söylediğimde telefondaki yetkili “yetkili eleman olmadığını, bu konuda bilgi almak için Nevşehir’de Turizm Müdürlüğünü aramam” gerektiğini söylendi. Orayı aradığımda ise, telefona çıkan yetkili de konu hakkında bilgisinin bulunmadığını” söyleyerek benim Nevşehir Müze’sini aramamı söyledi. Ben müze için gelmediğimi söylediysem de sonuç değişmedi. Sonuçta bu konuda bir çalışma olmadığını anladım. Aşağıda notlardan da görüleceği üzere haksız düşünmediğim ortaya çıktı. Hatta Göreme’deki turizm bürosuna şöyle bir uğrayayım dedim, içeride hiçbir görevli bulamadım. Günahlarını almayayım beklide kısa bir süre kapatmışlardır, zira uzun süre kapısında bekleyemedim.

Şimdi Kapadokya’nın önemli noktalarını gezmeye başlayalım.

Haritada da görüldüğü gibi bölgede belli başlı 6 gezi noktası (Ürgüp, Ortahisar, Uçhisar, Göreme, Çavuşin ve Avanos) bulunmaktadır. Bunlardan iki günlük gezime sığdırabildiğim yerlerde aldığım notlar aşağıdadır.
ÜRGÜP
Kaldığım otel burada olduğundan ilk gezi noktam burası oldu. Akşamları hareketli olan çarşısını, araç park yeri bulamadığımız için detaylı gezme imkanımız olmadı. Zaten fazlada bir ilgimizi çekmedi.  Meraklıysanız ve araç park yeri bulursanız ve kalabalıkta hareket etme şansınız varsa gezmeniz mümkün.
Burada görülmesi gereken yerler içinde yer alan tanınmış bir dizinin çekildiği Asmalı konak binası müze olarak gezilebiliniyormuş. Tekerlekli sandalye ile gezilmesi mümkün değil, önünden geçerken binaya baktık. İsterseniz önünde inip hatıra fotoğrafı çekebilirsiniz.

Gene uğranılması gereken yerlerden Turasan Şarap Fabrikasının satış mağazasını gezebilir ve alış veriş yapabilirsiniz. Mekan olarak uygun, meraklıysanız şarapların tadına da bakabilirsiniz.

Buradan çıkıp Kapadokya’nın simgelerinden birisi olan 3 güzellere gidiyoruz. Her yıl yaklaşık 2 milyon kişinin ziyaret ettiği bu peri bacaları, aslında sahip olduğu efsane ile meşhurmuş.

UNESCO Dünya Mirasları listesinde yer alan bölge, peri bacalarının efsaneleri ile daha da ilginç hale geliyor. Efsaneye göre; Kapadokya’da bir Kral ve Kraliçe yaşarmış.Kralın kızı, bir gün bir çobana aşık olmuş ve evlenmeye karar vermişler. Tabi her zaman olduğu gibi kara vicdanlı Kralın bu evliliğe onayı yokmuş. Sonra, bu aşıkların bir de çocukları olmuş. Belki Kral yumuşar diye çocuğu Krala göstermek üzere yola düşmüşler. Fakat acımazsız Kral, hem aşıkların hem de çocuklarının öldürülmesini emretmiş. Bunu duyan aşıklar, Allah’a çıkış kapısı göstermesi için yalvarmışlar. Efsaneye göre Allah, bu 3 kişiyi de gördüğünüz peri bacasına çevirmiş.

Giriş ücretsiz. Zaten girilecek bir yer yok. Tepeden fotoğraf çekmekten başka bir özelliği yok. Ama buraya bir rampa bile yapmayı akıl edemeyenler yüzünden bizim bu şansımızda yok. Gittiğimiz tarihe pek kalabalık olmadığından aracımızla yaklaşıp uzaktan bu üç güzelleri izlemekle  yetindik. Kalabalık bir güne denk gelirseniz, burayı ancak geçerken gördüğünüzle kalırsınız.Benim şansıma araç park yeri vardı ama inip görme şansım yoktu.

UÇHİSAR


Kapadokya’yı şöyle bir tepeden görelim diyenlerin ilk tercihi olan Uçhisar kalesi, bölgenin tam tepesinde bulunuyor. Ayaklarınızın altında Kapadokya coğrafyası ve karşınızda Erciyes dağı sizi karşılıyor. Tabi bu ifade kaleye çıkabilenler için. Tekerlekli sandalye ile çıkmak mümkün değil. Benim gibi yakınına kadar gidip fotoğraf çektirebilirsiniz. Gene park sorunu yaşayabilirsiniz. Zaten önerin sezon ortasında gitmeyin, sakin bir zamanda gidin.

Ben kaleye çıkamasamda, kaleye çıkan eşimin kalenin tepesinden çektiği fotoğrafları sizlerle paylaşabilirim.

ÇAVUŞİNKapadokya’da, peribacalarının en yoğun olduğu bölge Göreme ile Çavuşin arasında bulunuyor. O yüzden, Kapadokya bölgesinin en güzel bölgelerinden birisi de Çavuşin. Bu arada, bu saydığım bölgelerin hepsi zaten yan yana. Araca atlayıp 5 dakika ilerledikten sonra, hemen yeni bir bölgeye ulaşabiliyorsunuz. Burada ilgimizi çeken iki yer oldu, Paşa bağı ve Zelve.
Paşabağı




İnce uzun peri bacalarının tepelerine küçücük şapkaların konmuş mantar gibi hallerinin en güzelleri Paşa bağında bulunuyor. Burada gezi yerlerinin bir bölümünü, güçlü bir refakatçiniz yardımı ile gezebilirsiniz. Belki de bölgedeki geziye uygun tek yer burada. Bazı yerlere ise dik yokuşlar nedeniyle girmek imkansız. Yani düzenleme yapılması çok zor. Araç park yerinden bile bu güzelliklerin önemli bölümünü görebiliyorsunuz. 

Gezi yolunda ise göreceklerinizin yerler aşağıdadır. 

Zelve



Zelve ise, olağanüstü kiliselere ev sahipliği yapan ve kayalardaki oymaları ile tanınıyor. Burayı gezmek için para ödeyerek içeriye giriliyor. Kapıdaki yetkililer “tekerli sandalye için uygun değil” dedikleri için içeriye girmedik. İçersindeki manzaranın güzelliğini maalesef göremedik. Düzenleme yapmaya uygun mu bilemiyorum. Keşke yapılabilseydi diyerek oradan ayrılıyoruz.
GÖREME



Göreme, Kapadokya’da gezilecek yerler açısından tam bir kasaba tadında ve bolca seçenek sunan bir yer. Kapadokya bölgesinin tam kalbi sayılabilir. Özellikle daracık sokakları ve mistik havası ile ilgi çekiyor.Tabi tekerlekli sandalye ile ve kalabalık bir saatte bunun mümkün olamayacağını söylememe gerek yok sanırım.

Kaldırımlar dar ve satıcıların işgali altında. Gündüz sıcak altında belki gezebilirsiniz ama geçe yani en hareketli zamanda bu mümkün görülmüyor. Park yeri burada da sorun. Engelli otolar için bir park yerine rastlamadım. Zaten olsa da boş kalması mümkün olamaz. Engelliye uygun tuvalet göremedim. İlginç restoranlara ulaşmak mümkün değil. Zira yüksek kesimlerde ve dar ve zor sokakları tırmanmanız gerek. Birde içlerinde merdivenler bulunmakta. Biz maalesef bu nedenle manzaraya hakim bir yerde yemek yeme şansını bulamadık. 

Burada yapılan at sırtında gezi yapmamız mümkün değil ama uygun tasarımlı ATV de olmadığından bunlardan da istifade edemedik. Hiç olmasa bir kaçı bu yönde dizayn edilse bizde bunlardan istifade edebilirdik. İnşallah bu yönde yani engelliye uygun gezi araçları tasarlanır.  Böylece engellilerde Aşıklar tepesinden manzara seyredebilirler.

Göreme’de dolaştıktan sonra, araba ile yola devam ediyoruz. Hemen yanı başındaki Göreme açık hava müzesi bir sonraki durağımız oluyor. Göreme Açık Hava Müzesi, bölgede bulunan 360’dan fazla kilisenin en yoğun olduğu, hatta en iyi korunmuş kiliselerin bulunduğu bir bölge. Burası, açık hava müzesi. Yani özel korunmuş bir bölge. Açık alan. 6 tane de kilise var. Ayrıca 2 tane manastır bulunuyor. Burası neden mi önemli ?

Çünkü dönemin yalnızca din adamlarının eğitildiği ve yaşamlarını ikame ettirdikleri bir yer. Kiliseler, şapeller ve hayatlarını devam ettirmeleri için ihtiyaçları olan her şeyi kurdukları yerleşim alanı.
Ama özellikle dini değerler açısında çok kıymetli. Açık hava müzesinde bulunan 6 kilise ise : Yılanlı kilise, Azize Barbara Kilisesi, Karanlık Kilise, Çarıklı Kilise ve Tokalı Kilise. Ancak burada da gezi arzumuz hemen kapısında sonlanıyor. Görevliler buranın da engellilere uygun olmadığını söylüyor. Zaten durum çıplak gözle de görülebiliyor. Kapadokya’nın mutlaka görülmesi gerektiği söylenen uzaktan görebildiğimizle yetiniyoruz.

AVANOS


Avanos, çömlekçileri ile nam salmış bir yer. Hititler zamanından gelen bu gelenek, halan günümüzde de sürdürülüyor. Aynı zamanda Kızılırmak’ın da hemen Avanos’un kalbinden geçip geçmekte.Bu nehir sayesinde killi topraktan faydalanmak adına, yüz yıllardır süregelen çömlek kültürünü hala devam ettiren bir çok sanatçı bölgede efsane eserler üretiyor.

Dünyanın en enteresan 10 müzesinden birisi seçilmiş olan saç müzesini görmek istiyoruz. Ama göremiyoruz. Zira uygun değil. İçeride çömlek yapımını izleniyormuş,  Bu arada buraya saç müzesi denmesinin nedeni yine biraz eskilere dayanıyor. Ama öyle çok uzak değil.Çömlek ustası, zamanında Fransız bayan arkadaşının ne yazık ki ülkesine dönmeye karar vermesi ile, bir tutam saçını rica edip, onu duvarına asmış. Daha sonra ise atölyeye gelen kadın ziyaretçilerin de saçlarından bir tutam bırakıp, altına saçlarının hikayelerini yazmaları ile birlikte, saç müzesi ortaya çıkmış. Yani anı olarak bırakılan saçlar, bir süre sonra müze olmuş. Yılda 2 kez bu saçlardan (Haziran ve Aralık aylarında) çekiliş düzenliyormuş.Çekiliş günü kapıdan giren ilk kişi, rastgele 10 saç seçiyormuş ve o 10 kişi aranıp, Kapadokya’ya davet edilip, tüm masrafları karşılanıyormuş
Saç müzesinden çıktıktan sonra,  yolumuzu Kızılırmak’a çeviriyoruz. Burada insanların karşı tarafa geçmesi için yapılan asma köprü bulunmakta. Her asma köprü gibi (belki biraz fazla) sallandığından bölge insanları köprüye sallanan köprü adını takmışlar. Buraya gelenlerde bu köprüye mutlaka gidiyorlarmış. Hatta Paris’in bir köprüsünde olduğu gibi asma kilit takanlara da rastlanıyor. Tekerlekli sandalye ile bu sallanan köprüden geçmeyi pek sağlıklı bulmadığımızdan seyretmekle yetiniyoruz

Güray Müzesi


Bir sonraki durağımız ise, benim çok ama çok beğendiğim, takdir ettiğim ve hayran kaldığım Güray Müze oluyor. Hitit kavminden süre gelen çömlek sanatının en önemli adresi olan Güray Müze’sinin önündeki meyli görünce biraz tereddüt ediyoruz. Bu halimizi izleyen bir yetkili yanımıza gelip bizi müzeye davet etti, “mutlaka görmelisiniz” dedi. Bende engelli olduğumu bu nedenle çekindiğimi söyledim. Bunun sorun olmadığını söyledi. Bizde bunun üzerine gezmeye karar verdik. İyiki de bu kararı almışız. Gerçekten hayran kalınacak bir yer yaratılmış yerin altında. Müzeyi tanıtmayı  kendi broşüründen yapalım.

Müze her yönü ile tekerlekli sandalyeye uygun tasarlanmış. (diğer müzelere örnek olsun, istenirse her şey mümkün) Girişteki rampalarda görevliler yardımcı oluyor. Ücreti 7 tl.olup, refakatçiden ücret almıyorlar. İçeride tekerlekli sandalyelerde bulunmakta. Engelliye uygun tuvaleti de mevcut. Bu konudaki hassasiyetleri için müze kurucularına teşekkürü burada da tekrarlamak istiyorum. Mutlaka ve mutlaka gidin ve ilginç müzeyi ziyaret edin ve çıkarken satış mağazasından mutlaka bir şeyler alın. Buraya katkınız olsun. O kadar değişik ve güzel ürünler var ki zaten almadan çıkmanız mümkün değil.

Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki Kapadokya bölgesi hali hazırda engelli turizmine uygun değil.  Ben gezim boyunca maalesef çok yeri göremediğimi düşünüyorum. Türkiye’nin bu en önemli turizm bölgesinde bu konuda yeterli düzeyde alt yapı çalışması olmaması üzücü. Otellerin bazılarında istenen düzeyde olmasa da düzenlemeler bulunmaktadır. İşletmelerde ise gerekli düzenlemeler bulunmamaktadır. Gezi yerlerinde ve gezi araçlarında bu konuda gerekli düzenlemeler yapılmamış durumda. Gezi yerlerinde tuvalet bulunmamaktadır. Anlaşılan buradaki yerel yönetimler yetkilerini kullanmamakta, gerekli düzenlemeler konusunda işletmeleri zorlamamaktadırlar. Genel tuvaletlerde engelliler için özel yerler yapılmamıştır. İlgili devlet kurumları da bu konularda maalesef yeterli denetimleri yapmadıkları gözlenmektedir. Bu nedenle bölgeye giderseniz, benim gibi sadece araç içinde gördüklerinizle yetinmek durumunda kalacaksınız. Bu yeterli değil ama gene de gidilip görülmeye değer bir bölge. Gidelim ve yetkilileri bu konuda önlem almaları yönünde zorlayalım. Belki bu sayede bir şeyler yaparlar diye düşünüyorum.Efes gezi notlarında da belirttiğim gibi gerek Efes ve gerekse Kapadokya bölgesinin bir an önce engelli turizmine açılması, bu yöndeki çalışmalara bir an önce başlanılmasını hem tüm engelliler adına ve hem de ülke turizmi adına sayın devlet büyüklerimizden acilen talep ediyorum.

Engelliler için Meryem Ana Kilisesi

By Yurt İçi Seyahatler

Efes gezimizden sonra yakınlarda yer alan Meryem Ana kilisesine gidiyoruz. Girişte araçların park ettiği yerden kiliseye oldukça dik bir yokuşla iniliyor. Ancak aracımız engelli plakalı olduğundan bizim araç ile aşağıya inmemize izin verildi. Aksi halde bilhassa dönüş çok zor olacaktı.

İzmir’in Selçuk ilçesine 9 kilometre mesafede olan Meryem Ana Kilisesi, Bülbül Dağı üzerinde yer alıyor. Efes Antik Kenti‘nin üst kapısından çıktığınızda, virajlı bir yoldan ulaşabileceğiniz bir noktada. Yol üzerinde, kiliseye 6 kilometre kaldığını belirten bir tabelanın yanında, gayet etkileyici olan Meryem Ana’nın bir heykelini görmeniz mümkün. Kuşadası’na mesafesi 25km’dir Giriş ücretli ancak engelli ve refakatçisi için ücret alınmıyor.Meryem Ana Evi giriş ücreti ve ziyaret saatleri nelerdir?Giriş ücreti olarak ödenen bedelin, Selçuk Belediyesi’ne gittiği, Meryem Ana Kilisesi’nin yapılan bağışlar ve girişte alınan hediyelik eşyalar ile ayakta kaldığı, girdikten sonra karşınıza çıkan bir tabelada özellikle belirtiliyor. Diğer ziyaretçiler için Meryem Ana Evi’ne giriş ücreti 10TL’dir. Meryem Ana Evi, Kasım – Şubat ayları arasında 08:00 – 17:00, diğer aylar 08:00 – 18:00 saatleri arasında ziyaret edilebiliyor.

Meryem Ana Evi, turistlerin özellikle hacı olmak için uğradıkları, dünyadaki birkaç önemli noktadan biri. Maneviyatı yüksek olan bir yerdir burası.Giriş Kiliseye doğru yol alırken, hediyelik eşya satan dükkanları geçtikten sonra, geniş bir bahçenin ortasında, anahtar şeklinde bir vaftiz havuzu bulunur. Dünyaya günahkâr olarak gelen Hristiyanlar, bebek yaşlarında anahtar şeklindeki havuzda vaftiz edilirler ve cennetin kapılarını aralarlar.

Vaftiz havuzunun hemen yanında ise bir heykel bulunuyor. Lazarist rahipler tarafından dikilen zeytin ağaçları eşliğinde görebileceğiniz bronzdan yapma küçük Meryem heykelini, 1867 yılında İzmirli dini bir cemaat hediye etmiş.


Kilise ve çevresi tekerlekli sandalye için uygun. Gereken yerlere rampalar yapılmış. Yani sorunsuz olarak gezebilirsiniz. Kiliseye de girmek için iki basamak bulunuyor.

Birazda tarihi konusunda bilgiler verelim. Gittiğinizde aklınızda bulunsun.Meryem Ana Efes’e nasıl gelmiş?İsa, 33 yaşında çarmıha gerilmeden önce, annesini, arkadaşı ve aynı zamanda havarisi olan St. Jean‘a (Yuhanna) emanet etmiştir. St. Jean, Hz. Meryem’in Roma zulmü sebebiyle Kudüs’te kalmasını sakıncalı bulmuş, Meryem ile birlikte çağın en büyük ve barışçıl kenti Efes’e gelmiştir. Hıristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi olan St. jean, Meryem’i halktan saklayarak Bülbül Dağı’nda sık ağaçlarla kaplı gizli bir kulübeye gizlemiştir. Hz. Meryem’in son günlerini, Hıristiyanlık dininin yönetim merkezi olan Vatikan tarafından kutsal ilân edilen Meryem Ana Evi‘nde geçirdiği düşünülür. Hıristiyan tarihçiler, Meryem’in 101 yaşına kadar Bülbül Dağı’ndaki yerde yaşadığını ve mezarının yine Bülbül Dağı’nda kimsenin bilmediği bir yerde olduğunu belirtirler.

Engelliler için Efes Antik Kenti

By Yurt İçi Seyahatler

Dünyanın 7 harikasından birisi olan Artemis Tapınağı‘nın da ev sahibi olan Efes Antik Kenti ülkemizin dünyadaki en meşhur, en çok ziyaretçi alan tarihi yerlerinden birisi. Kuruluşu M.Ö. 6000 yıllarına dayanan ve Helenistik dönemden tutunda Roma, Bizans (Doğu Roma), Beylikler ve Osmanlı dönemlerine kadar aktif yerleşim yeri olarak kullanılan o soylu şehir;Efes.Asırlar boyu üstün şehir planlama örneği oluşuyla, büyük öneme sahip bir liman kenti olmanın getirdiği ticaret merkezi özelliğiyle, binlerce yıl çok zengin kültüre sahip uygarlıklara ev sahipliği yapmasının kaçınılmaz sonucu olarak bir kültürler beşiği oluşuyla, Hıristiyanlığın Hac merkezi olarak kabul görülmesi ve asırlardır bir dini merkez olma özelliğiyle; Efes tarihin bir parçası değil tarihin ta kendisi.Ben bu yazımda ulaşabildiğim yerler hakkında notlar yazdım. Zira tekerlekli sandalye ile her yere ulaşmak mümkün olmadığı gibi ulaşılabilen yerlerde de tekerlekli sandalye ile zorlandığımı söylemeliyim. Girişte yardımcı olmak isteyen (sanırım belli bir ücret karşılığı) insanlar vardı. Ben yardım almadım ama almakta fayda var derim. Hem zor yollarda yardımcı olurlar hem de rehberlik hizmeti verirler.Bilet alırken gişeye rehberle gezmek istediğini söylerseniz, bu konuda yönlendirme yapıyorlarmış.Girişte hediyelik eşya alabileceğiniz bir çok dükkan ve karnınızı doyurabileceğiniz alternatif yerler bulunmakta.

Efes antik kendi nerede ?

Efes Antik Kenti, İzmir’in güneyinde Selçuk ilçesi sınırlarında yer alıyor. Antik şehir, İzmir’den 83, Selçuk’tan 3,5, Kuşadası’ndan 19, İstanbul’dan 552, Ankara’dan ise 628 km uzaklıkta. Efes’e en yakın havalimanı İzmir Adnan Menderes Havalimanı.

Efes Antik Kenti Giriş Ücreti Ne Kadar ?

Giriş engelliler ve refakatçisi için ücretsiz. Normalde Kentin giriş ücreti 2017 Ocak ayı itibariyle 40TL. Biraz pahalı gibi ama neyse ki burada da Müzekart geçerli.Buraya kendi aracıyla gelecekler ücretli için park yeri de var. Araç başı ücret 10 TL

Efes ziyaret saatleri

Yılın 365 günü açık olan Efes Antik Kenti ziyaret saatleri, Nisan-Ekim döneminde 08.00-19.00, Kasım-Mart döneminde ise 08.00-17.00 olarak düzenlenmiş.

Efes Antik Tiyatrosu


Antik dönemin en büyük açık hava tiyatrosu özelliğini taşıyan bu tiyatro tam 24.000 kişi kapasiteli. Tiyatronun sahnesi maalesef yıkılmış durumda ancak oturma alanları gayet iyi durumda. Bu tiyatro en büyük tiyatro olma özelliği dışında St.Paul’ün vaazlarının da gerçekleştiği yer olduğundan Hristiyanlık adına da çok önemli eser konumundadır. Ancak resimde de görüldüğü gibi tekerlekli sandalye için girme şansı yok.Uzaktan seyretmekle yetindik. Epey merdiven var. Roma’da kollezyum’a ulaşmak için yapılan asansör benzeri bir çözümün burada da mutlaka bulunması gerekiyor. Zira burası dünya çapında bir mekan.

Celsus Kütüphanesi

Efesin tanıtım resmi olan bu yapıya mermerli yoldan ulaşılıyor. Biraz eziyet çekiliyor ama mutlaka bu eziyet çekilmeli. Yol seviyesinden aşağıda olan mekana iniş için rampa bulunmakta. Efes’te bulunan belki de en güzel yapı. Celsus Kütüphanesi M.S. 106 yılında ölen Efes valisi Celsius adına oğlu tarafından yaptırılmıştır. Kütüphane dışarıdan iki katlı bir görünümde olsa da içeriden tek katlı ve yüksek tavanlı bir yapıdır.

Burayla ilgili çok şaşırtıcı ve bir o kadar da komik bir iddia bulunuyor. Kütüphanenin hemen karşısında bir genel ev bulunuyor. Diğer antik kentlere bakıldığında bu durumun ilk olduğu söylenemez. Ancak iddia şöyle ki kütüphanenin içinden bu geneleve çıkan gizli bir geçit olduğu söyleniyor. O dönem insanların toplumda dikkat çekmeden veya karısınayakalanmadanbu yoldan geneleve gittikleri rivayet ediliyor.Efes’in en çok bilinen yapısı olan Celsus Kütüphanesi, milattan sonra 100-110 yılları arasında, Senatör Tiberius İulius Celsus‘un oğlu Gaius İulius Aquilatarafından babasını onurlandırmak için yaptırılmıştır. Ancak yapılış amacı her ne kadar Celsus adına bir anıt mezar (heroon) olsa da, kent yönetiminden bu yapıyı inşaa etmek için izni çıkmayınca hem kütüphane, hem de Celsus’un anıt mezarı şeklinde yapılmak zorunda kalındığı söyleniyor.Liman Caddesi

Antik dönemde Asya’nın en önemli limanlarından birisi olan Efes Limanı ile şehir merkezini birbirine bağlayan Liman Caddesi,antik tiyatronun karşısında,11 metre genişliğinde, 530 metre uzunluğundadır. Tamamen mermer kaplı zemini ve sağlı sollu galerileri bulunan cadde, ilk olarak Bergama Kralı II. Attalos (MÖ 159 – 138) tarafından yaptırılmış, son şeklini ise Roma İmparatoru Arkadianus döneminde almış. . Yol olabildiğince tekerlekli sandalyeye uygun. Ama sonu göründüğünden sonuna kadar gitmeyi gerekli görmedik.

Helenistik Çeşme

Büyük Tiyatro’nun hemen önünde (sahne binasının arkasında) yer alan Helenistik Çeşme, milattan önce 3. yüzyılda yapılmıştır. Roma döneminde ise derinliği 2 metre artırılmış ve genişletilmiştir. Mermerli yolun başında bulunmakta.

Mermer Cadde

Büyük Tiyatro ile Celsus Kütüphanesi’ni birbirine bağlayan Mermer Cadde, ilk olarak Helenistik Dönem’de yapılmış ve aradan geçen süre boyunca sıkça onarım görmüştür. Asıl amacı arabaların geçtiği bir yol olsa da, insanların yürüyebilmeleri için yolun kenarına yüksekçe bir kaldırım yapılmıştır. Ancak yol tekerlekli sandalye için epey zorlu. Ayni sıkıntıyı Roma’da da çekmiştik. Müsaadenizle  Romalılara bu konuda biraz sitem edeceğim. Ama bo yolu göze almasanız Celsus kütüphanesine gidemezsiniz.

Ticari Pazar Yeri (Agora)

Efes Agora’sı, ilk olarak milattan önce 3. yüzyılda kurulmuş, son şeklini ise Roma İmparatoru Augustus döneminde almıştır (MÖ 27-14). Ancak MS 4. yüzyılda yaşanan büyük bir deprem sonucunda hasar görerek uzun süre kullanılmamış ve MS 6. yüzyılda, burada yer alan kalıntılar kullanılarak kuzey bölümüne yeni bir agora daha kurulmuştur.

Yeni kurulan agoranın olduğu bölüm bugün Jandarma kışla merkezi olarak hizmet vermektedir ve o bölgeye giriş yasaktır


Burayı gezmek için tahtadan yollar yapılmış. Bu sayede tekerlekli sandalye ile gezmek mümkün. Ama tahtalarda artık tarihi olmuş, bu nedenle üzerine gezmek kolay olmuyor. Elden geçirilmesinde yarar var, yetkililere duyurulur.

Sonuç olarak Ülkemizin değerli tarihi ve kültürel merkezi olan Efes mutlaka görülmesi gereken bir antik şehir. Her yerine gidebilmek mümkün değil ama önemli yerlerine zor da olsa gidilebiliniyor. Gerek kent içinde vegerekse giriş alanında engelli tuvaletleri bulunmakta. Bir ege gezinizde zaman ayırın ve burayı görün derim.